Ötanazi, kişinin yaşamının sona erdirilmesi sürecidir ve genellikle bu işlem, hastanın dayanılmaz acılar içinde olduğu durumlarda tercih edilir. Kimi zaman bu konu, etik ve hukuki açıdan tartışmalara yol açmaktadır. Birçok insan, yaşam hakkının ihlali olarak gördüğü bu uygulamanın, devletin yurttaşlarına ölümü teşvik etmesi açısından eleştirilmektedir. Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları incelendiğinde, ‘pasif ötanazi’nin belli bir yasal çerçevede kabul gördüğü söylenebilir.
Ötanazi, bir kişinin veya bir hayvanın yaşamını, acı çekmemesi amacıyla sonlandırılması işlemi olarak tanımlanır. Bu işlem, genellikle acısız bir şekilde, yüksek dozda ilaç verilerek, ölümcül bir enjeksiyonla veya yaşam destek ünitesinin devre dışı bırakılmasıyla gerçekleştirilir. Ötanazi terimi, Fransızca ‘euthanasie’ ve İngilizce ‘euthanasia’ kelimelerinden türetilmiştir. Bu kelimeler, eski Yunanca’da ‘euthanasia’ yani ‘hayırlı ölüm’ ve ‘thanatos’ yani ‘ölüm’ anlamına gelen kelimelerden gelmektedir.
Ötanazi süreci, öncelikle detaylı bir değerlendirme ve terapi ile başlar. Hasta, yaşamını sona erdirmek istediğini açıkça ifade etmelidir. Ötanazi talep eden hastalar, bu isteği yalnızca kendileri dile getirebilir; yakınlarının bu süreçte etkisi yoktur. Uzman bir hekim, hastaya ötanazinin nasıl uygulanacağı, sürecin aşamaları ve hasta için nelerin beklenebileceği konusunda kapsamlı bilgi verir. Hasta, tüm bu bilgilerin ardından ötanazi işlemini kabul ettiğinde, süreç resmen başlar.
Ötanazi uygulaması, özel bir karışımın enjektör aracılığıyla vücuda enjekte edilmesi ile gerçekleştirilir. Bu aşamada geri dönüşü olmayan bir işlem yapılmış olur. Hasta ve yakınları ile tüm süreç öncesinde açık bir şekilde konuşulur ve resmi belgeler hazırlanarak imzalanır. Ötanazi işlemine başlamadan önce hasta derin bir uykuya daldırılır; ardından ana işlem olan enjeksiyon uygulanır. Bu süreçte hasta derin bir uykuda olduğundan, hiçbir acı hissetmez ve acısız bir şekilde hayattan ayrılması sağlanır.
Ötanazi, genel olarak ‘pasif’ ve ‘aktif’ olmak üzere iki temel türde uygulanmaktadır:
Diyanet İşleri Başkanlığı, ötanazinin dinen caiz olmadığını belirtmektedir. Ötanazi talebinin intihar olarak kabul edileceğini ve bunu gerçekleştiren kişinin cinayet işlemiş sayılacağını ifade eder. Diyanet, Allah’ın emanet ettiği cana haksız yere son vermenin caiz olmadığını, bunun hem ilahi sınırları çiğnemek hem de Allah’ın takdirine isyan etmek anlamına geldiğini vurgular. Çekilen acıların ise mümin için günahlarının kefareti olabileceği görüşündedir.
Türkiye’de ötanazi uygulaması yasal değildir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre, bir hastaya ötanazi uygulayan hekim, tasarlayarak adam öldürme suçlamasıyla yargılanır ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alır. Bazı ülkelerde ise ötanazi yasal olmasa da, uygulayıcılar ceza almamaktadır.
Dünya genelinde ötanazinin yasal olduğu ülkeler arasında Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Kanada, Kolombiya, Avustralya, Yeni Zelanda ve İspanya bulunmaktadır. Hollanda, ötanaziyi yasal hale getiren ilk ülke olmuştur ve burada 12 yaşından büyük çocuklar için bile bu uygulama yapılabilmektedir. Diğer ülkelerde ise, örneğin İngiltere, ABD, Fransa ve Almanya’da pasif ötanazi yasal olarak uygulanmaktadır.
GÜNDEM
10 gün önceEKONOMİ
10 gün önceGENEL
10 gün önceGENEL
10 gün önceGÜNDEM
11 gün önceSPOR
11 gün önceGÜNDEM
11 gün önce