Nükleer Tehditler ve Oppenheimer: Emperyalizmin Gölgesinde Bilim

Nükleer Tehditler ve Oppenheimer: Emperyalizmin Gölgesinde Bilim

ABONE OL
January 24, 2025 22:28
Nükleer Tehditler ve Oppenheimer: Emperyalizmin Gölgesinde Bilim
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Üç Emperyalist Güç ve Nükleer Tehditler

Günümüzde dünya, ABD, Rusya ve Çin olmak üzere üç büyük emperyalist gücün etkisi altında. Bu ülkelerin, ortak bir amaç etrafında birleşme olasılığı neredeyse yok. Bu sebeple, mevcut dehşet dengesi sürdürülebilir bir şekilde devam edecektir.

Soğuk Savaş döneminden bu yana, dünya nükleer savaş tehlikesi bakımından en kritik dönemeçlerden birine girmiştir. Böyle bir topyekün nükleer savaş durumunda, hiçbir ülkenin savunma mekanizmalarının yeterli olacağına dair bir inanç yoktur.

Türkiye, Rusya’nın hedefleri arasında ön sıralarda yer alıyor. İncirlik Üssü’ndeki nükleer füzeleri, havalanmadan vurmayı amaçlayabilir. Bunun yanı sıra, hem ABD hem de Rusya, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını işlevsiz hale getirmek isteyebilir. Tarihsel olarak, boğazlar 1. Dünya Savaşı’nın kaderini belirlemişti; aynı durumun tekrar yaşanması olasılığı oldukça yüksektir.

Oppenheimer ve Atom Bombası

Atom bombasının yapılış sürecini anlatan Oppenheimer, beyaz perdede unutulmaz bir etki yarattı. Filmin etkisiyle, atomun gücünün serbest bırakılmasıyla başlayan değişimler, bilimsel devrimlerin insanlık üzerindeki etkileri ve bilim insanlarının rolleri üzerine düşünmeye sevk etti. Bu konuları, Prof. Dr. Bekir Karaoğlu ile ele aldık.

  • Filmi nasıl buldunuz?

Yönetmenin çabasını takdir ediyorum. Atom bombasının yapılışı ve Oppenheimer gibi karmaşık bir karakterin anlatılması oldukça zor. Yönetmen elinden geleni yapmış; ancak, doğrusal bir anlatım yerine sık sık geriye dönüşler kullanması, seyircinin konuyu tam anlamasını zorlaştırmış.

Oppenheimer’ın Pişmanlığı

‘Oppenheimer Pişmanlık Duymadı’

Filmde Oppenheimer’ın bombanın Japonya’ya atılmasından sonra Los Alamos’ta kutlama yaparken ve Başkan Truman ile görüşmelerinde pişmanlık duyduğu gösterilmektedir. Bu doğru değil; Oppenheimer asla pişmanlık duymadı. 1960 yılında Japonya’yı ziyaret ettiğinde, gazetecilerin “Hiroşima ve Nagazaki’yi ziyaret edecek misiniz?” sorusuna, “Gezi planımızda orası yok” yanıtını vermiştir.

Yalan Propaganda

  • Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) Nükleer Fizik alanında doktora yaptınız. Atom bombasının yapıldığı Manhattan Projesi’nde yer alan bilim insanlarından neler öğrendiniz?

Los Alamos’ta nükleer bomba yapımında çalışan üç hocam vardı: Weisskopf, Los Alamos’un ilk belediye başkanlığını yapmıştı; Philip Morrison, bomba atıldıktan sonra Japonya’ya giden ilk ekibin bir parçasıydı; diğeri ise Harry Kendall. Bu üçü, verdikleri konferanslarda Almanya’nın nükleer bomba yaptığına inandırıldıklarını, fakat bunun doğru olmadığını anladıklarında büyük bir pişmanlık duyduklarını dile getirdiler.

Hollywood ve Savaş

  • Rusya’nın nükleer silah kullanımını gündeme getirdiği bir ortamda bu film nasıl değerlendirilmeli?

Bence Ukrayna savaşının filmin yapımıyla doğrudan bir bağlantısı yok. Sebep çok daha derin. Oppenheimer gibi pişmanlık duymamış bir adamı 70 yıl sonra rehabilite etme çabası düşündürücü. Hollywood, hiçbir filmi sebepsiz yapmaz; Batı medeniyetini ve kültürünü yüceltme çabasını sürekli tekrar eder. Filmde bombanın Japonya’daki korkunç görüntüleri yer almıyor. Çünkü o görüntüleri gösterseydi, izleyicilerin aklına Batı medeniyetinin savaş ve yıkım getirdiği fikri gelebilirdi.

Nükleer Silahların Etkisi

  • Atom bombasının yapılması, daha büyük savaşların çıkmasına engel oldu mu?

Kısmen doğru fakat eksik bir yaklaşım. Doğru olan, artık 1. ve 2. Dünya Savaşları ölçüsünde küresel çatışmalar yaşanmıyor; bunun yerine vekalet savaşları söz konusu. Kore, Vietnam, Afganistan, İran-Irak, Pakistan-Hindistan ve son olarak Rusya-Ukrayna savaşları gibi. Ülkeler artık arkasındaki nükleer güce güvenerek daha cesurca konvansiyonel savaşlar açabiliyorlar; “Bana bir şey olursa, dünyayı başlarına yıkarım,” düşüncesi bu durumu besliyor.

  • Nükleer silahların uluslararası krizlerin çözümündeki etkileri nelerdir?

Bence pek bir etkisi olmadı. Aklıma sadece Küba Krizi geliyor. 1962 yılında Rusya, Küba’ya nükleer başlıklı füzeler yerleştirmek istediğinde ABD, “Yoldaki füze yüklü Rus gemileri belirli bir çizgiyi geçtiğinde vuracağım” diye ültimatom vermişti. O dönemde dünya bir hafta nefesini tutmuştu. Sonunda Rus gemileri geri döndü ve karşılığında Türkiye’deki ABD füze rampalarının kaldırılması sağlandı.

Dünya Emperyalizmi ve Nükleer Silah Dengesi

Bugün dünyada üç emperyalist güç var: ABD, Rusya ve Çin. Bu ülkelerin, dünya için ortak bir amaç etrafında birleşme olasılığı yok. Belki uzaydan bir tehdit gelirse bu mümkün olabilir. Bu nedenle, mevcut dehşet dengesi devam edecektir.

  • Dünyadaki nükleer silah dengesi hakkında yorumunuz nedir?

Akıl ve hakaniyetten uzak bir denge mevcut. Nükleer silahlara sahip olan beş ülke, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleridir: ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa. Bu beş ülke 1970 yılında Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT) imzaladı. “Bizim sahip olmamız normal ama bundan sonra sahip olmak isteyenlerle mücadele edeceğiz” dediler. Ancak, bazı ülkeler “korsan” bir şekilde nükleer bombaya sahip oldular: Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore ve İsrail. Son olarak, ABD bu durumu kendi eliyle arka kapıdan sağladı. Böyle bir düzenin kalıcı ve güvenli olması imkansızdır; her ülke, varoluşsal bir problemi çözmenin peşindedir. Örneğin, İran, nükleer enerji için giriştiği projede, ürettiği saflaştırılmış uranyum miktarını bomba yapacak seviyeye getirmek üzeredir.

  • Nükleer silahlanma yarışının küresel güvenlik üzerindeki potansiyel tehditleri ve nükleer silahsızlanma anlaşmalarının bu tehditleri azaltmadaki rolleri nedir?

Şu anda dünya, Soğuk Savaş döneminden bu yana nükleer savaş tehlikesine en yakın durumdadır. Bilim insanlarının internet üzerinden paylaştığı Kıyamet Duvar Saati, bu yıl 90 saniye kaldığını göstermektedir. Ukrayna savaşında Rusya, müttefiki Beyaz Rusya’ya taktik nükleer silahlar yerleştireceğini açıkladı. Ayrıca, ABD ve Rusya arasında periyodik olarak uzatılan Stratejik Silahları Azaltma Antlaşması (START), bu iki ülkenin nükleer başlık sayılarını 20 binlerden 4-5 bine indirmişti. Ancak, 2026’da sona erecek olan antlaşmanın uzatılacağına dair herhangi bir çalışma yok ve 2015’ten beri pandemi nedeniyle “yerinde teftiş” kuralı uygulanmamaktadır. Bunun yanı sıra, yeni bir tehdit olarak siber saldırılar gündeme gelmiştir. Özetle, böyle bir nükleer savaş durumunda, hiçbir ülkenin savunması yoktur.

  • Nükleer Kış teorisi bağlamında, bir nükleer savaşta olabilecek en kötü senaryo nedir?

Bugüne kadar nükleer bir savaş yaşanmadı. Ülkeler, nükleer savaş planlarını asla açıklamazlar. Bu nedenle, kesin bilgi olmaksızın yapılan korkunç tahminler var. Büyük şehirlerin, sadece elektrik kesintisi sonucu yaşayacakları kaos, onları felç etmeye yetecektir. Nükleer kış senaryosuna göre, bomba patlamaları ve çıkan yangınlar nedeniyle atmosfere yayılan toz ve is, güneş ışınlarının dünyaya ulaşmasını engelleyecek ve yerkürenin soğumasına yol açacaktır. Yirmi yıl önce popüler olan bu görüş, günümüzde sadece bir teori olarak kalmıştır.

Türkiye’nin Nükleer Stratejisi

  • Türkiye’nin bir NATO ülkesi olarak olası bir nükleer savaşta yaşayacağı potansiyel riskler nelerdir?

Türkiye, Rusya’nın öncelikli hedefleri arasında yer alıyor. İncirlik Üssü’ndeki nükleer füzeleri havalanmadan vurma isteği, stratejik bir tehdit oluşturuyor. Ayrıca, ABD veya Rusya, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını işlevsiz hale getirmek isteyebilir. Unutulmamalıdır ki, boğazlar 1. Dünya Savaşı’nın kaderini belirlemişti. Gelecekte de benzer bir durum yaşanabilir.

  • Peki, Türkiye’nin nükleer teknoloji alanındaki stratejisi ne olmalı?

Türkiye, nükleer enerji yatırımlarına devam etmeli. Tıp ve ziraat alanındaki teknikleri takip edip uygulamalıdır. Ayrıca, İncirlik Üssü’ndeki 90 kadar nükleer başlığı bir an önce kaldırma yoluna gitmelidir. Bir zamanlar nükleer enerji derken televizyonlarda boy gösteren sözde çevreci nükleer karşıtları artık piyasada yoklar. Bu çakma çevrecilerin, Akkuyu santrali yerine, İncirlik Üssü’nde boy göstermelerini bekliyorum.

  • Nükleer enerjinin barışçıl kullanımı ile nükleer silahların varlığı arasında nasıl bir denge kurulmalı?

Barışçıl kullanım yüzde 100, silahlı kullanım ise yüzde 0 olmalıdır. İnsanoğlunun bu evrende varoluşunun anlamı olacaksa, denge böyle olmalıdır. Kendi dünyalarını yaşanmaz hale getirip kendi eliyle yok olan bir medeniyet düşünülebilir mi?

  • Nükleer teknolojinin siviller için olumlu etkileri nelerdir ve bu olumlu etkiler, potansiyel tehlikeleri gölgede bırakabilir mi?

İnsanlık yararına o kadar çok nükleer teknoloji var ki, bombadan bahsetmeye vakit kalmıyor. İşte bazı başlıklar: Nükleer enerji santrallerinde karbon salınımı olmadan elektrik üretimi; nükleer tıp: kanser, kalp ve genetik hastalıkların teşhis ve tedavisi, aşı üretimi; ziraat ve gıda güvenliği: hayvan hastalıklarının teşhisi ve tedavisi, hayvanlarda ve tahıllarda böcek tehdidini önleme; içme suyu kaynaklarının korunması ve temizlenmesi, yeraltı sularının keşfi; çevre ve okyanusların korunması. Geçen gün ilginç bir uygulama gördüm. Afrika’da, nesli tükenmekte olan gergedanları korumak için boynuzlarına eser miktarda radyoaktif izotop enjekte ediyorlarmış. Sınır kapılarına koydukları dedektörlerle bunları Asya ve Amerika’ya kaçıranları yakalıyorlarmış.

  • Bilimsel devrimlerin insanlığa zarar vermesinin önüne nasıl geçilir?

Geçmek mümkün değil. Çünkü iyilik ve kötülük, bilimsel keşfin özünde değil, kullananın zihninde belirginleşir. Bilim, doğayı keşfetme çabasıdır ve insanoğlu var oldukça bu çaba devam edecektir. Bilim adamı, yaptığı keşiflerin nerede kullanılacağını düşünmez. Oppenheimer da böyleydi; onun gözünde fisyon reaksiyonu ile çalışan bir bomba yapabilmek, bilimsel açıdan harika bir problemdi. Tarihçiler, General Groves’un bu nedenle onu seçtiğinde hemfikirler. Bomba yapmayı en çok isteyen kişi Oppenheimer’dı.

İnsanoğlunun Yok Etme Gücü

  • İnsanoğlunun yok etme gücünün sınırı var mı, bilimde ahlaki eşik nedir?

İnsanoğlu şimdiden kendini yok etme gücünü aştı. Örneğin, Rusların Çar Bombası, 57 milyon ton dinamite eşdeğer. Bu rakam, 2. Dünya Savaşı’nda kullanılan toplam mühimmatın on katıdır. Maalesef, bilimde etik bir davranış standardı koymak mümkün değildir. Bunun başlıca iki nedeni var: Birincisi, bilim, artık laboratuvarda bir bilim insanının kafasında ampül yanarak olmuyor. Devletler ya da büyük endüstriyel şirketler gerekli finans desteğiyle bir ekip oluşturuyor ve istedikleri teknolojiyi geliştirebiliyorlar. Yani, etik kaygıları olmayan, askeri ya da kâr amaçlı bir çaba. Bilim insanının etik kaygıları olması kimsenin umurunda değil. İkincisi, bilim insanı olarak seçilen bireylerin sadece araştırma yetenekleri değerlendiriliyor. Okuduğum büyük üniversitelerde, evliya derecesinde bilge hocaların yanı sıra, Nobel ödülü alabilmek için her türlü hileye başvuracak hocalar da gördüm. Bu sisteme bir de etik kriter koyduğunuzda, işler yürümüyor.

  • Oppenheimer’ın atom bombasının yapımından sonra “Şimdi ben ölüm oldum, dünyaların yok edicisi” sözlerini fizik ve etik açısından nasıl yorumlarsınız?

Bu söz, Hindu kutsal kitaplarından Bagavat Gita’da geçiyor. Oppenheimer, Sanskritçe öğrenmiş ve bu kitapları okuyabiliyormuş. Filmde iki yerde yer alıyor. Oppenheimer’ın 60’lı yıllardaki bir röportajında bu söz sorulduğunda, “Los Alamos çölünde ilk bomba testini yaptığımızda, orada bulunanların bir kısmı güldü, bir kısmı ağladı, çığlıklar attı. Hepimiz, dünyanın bir daha eskisine dönemeyeceğini anlamıştık. Benim aklıma Bagavat Gita’daki o satırlar geldi,” demiştir. Bence bu ifade, “Galiba bir halt ettik, boyumuzdan büyük bir işe giriştik,” demek istemiştir.

Portre

1948 yılında İstanbul’da doğdu. Mons Üniversitesi (Belçika) lisans ve Boğaziçi Üniversitesi yüksek lisans programının ardından Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) Nükleer Fizik alanında doktora yaptı. Yurtdışında Umman’da çalıştı. İTÜ, Yıldız Teknik Üniversitesi ve birçok vakıf üniversitesinde öğretim üyeliği yaptı. Fizik lisans eğitimi için yazdığı ve tercüme ettiği 10 kitabın yanı sıra, ‘Yüz defa ölen adam: Bilim tarihinden insan manzaraları’ adlı kitabıyla Oppenheimer ile birlikte filmde kısaca görünen diğer bilim insanlarının hayatlarına ışık tuttu.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP