Kulhuvallahu Ehad Duası ve İhlas Suresi Hakkında Bilgi

Kulhuvallahu Ehad Duası ve İhlas Suresi Hakkında Bilgi

ABONE OL
December 14, 2024 21:01
Kulhuvallahu Ehad Duası ve İhlas Suresi Hakkında Bilgi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kulhuvallahu Ehad Duası ve İhlas Suresi

Kulhuvallahu Ehad duası, İhlas Suresi olarak bilinen ve Kur’an-ı Kerim’in 112. suresi olan bu metin, Mekke döneminde inmiştir. Toplamda 4 ayetten oluşan bu sure, İhlas kelimesinin anlamı olan samimiyet ve dine içtenlikle bağlılık kavramlarını ifade etmektedir. Bu sureyi okuyarak Allah’a olan inancımızı pekiştiren müminler, tevhit inancını tam anlamıyla benimsemiş olurlar. Bu nedenle sure, adını da bu özelliklerinden almış olmaktadır.

Kulhuvallahu Ehad Arapça Okunuşu

Bismillahirrahmânirrahîm.

  • 1- Kul hüvellâhü ehad
  • 2- Allâhüssamed
  • 3- Lem yelid ve lem yûled
  • 4- Ve lem yekün lehû küfüven ehad

Kulhuvallahu Ehad Meali

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle.

  • 1- De ki; O Allah bir tektir.
  • 2- Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O’na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir).
  • 3- Doğurmadı ve doğurulmadı.
  • 4- O’na bir denk de olmadı.

Kulhuvallahu Ehad Arapça Yazılışı

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

  • قُلْ هُوَ اللهُ اَحَدٌ (1)
  • اَللهُ الصَّمَدُ (2)
  • لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ (3)
  • وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُُفُواً اَحَدٌ (4)

İhlâs Suresi, İslâm dininin temel ilkesi olan tevhid inancını öz bir dille ifade ettiği için önemli bir yere sahiptir. Bu sure, özellikle Türk sözlü kültüründe “Kul hüvallah” veya kısaltması olan “Kul hü” şeklinde anılmakta, ayrıca “İhlâs-ı Şerif” olarak da bilinmektedir. Allah’ın birliğini vurgulaması sebebiyle bu sureye “tevhid”, aynı inancın İslâm’daki temel akideyi oluşturması nedeniyle “esâs”, hiçbir şeyin Allah’a benzetilemeyeceği ve O’nun her şeyden üstün olduğu anlatıldığı için “tecrîd”, bu inancı benimseyenlerin kurtuluşa ereceği için “necât”, ve bu şekilde iman edenlerin Allah’ın sevgisini kazanacağı için “velâyet” gibi isimler de verilmiştir.

İhlâs Suresi, Kâfirûn ile birlikte “İhlâseyn” ve “Mukaşkışateyn” (tedavi eden) olarak adlandırılırken, Felak ve Nâs sûreleriyle de “Muavvizât” (koruyucu sûreler) olarak bilinir. Dört âyetten oluşan bu sure, fâsılası dâl (د) harfidir. İbn Mes‘ûd, Hasan-ı Basrî, Câbir b. Abdullah, Mücâhid b. Cebr, Zemahşerî ve Fahreddin er-Râzî gibi birçok âlim, İhlâs Suresi’nin Mekke döneminde nâzil olduğunu belirtirken, İbn Abbas ve diğer bazı âlimler ise Medine döneminde indiğini ifade etmişlerdir.

Rivayetlere göre, Resûl-i Ekrem, müşriklerin “Bize rabbinin nesebini söyle” demesi üzerine bu sureyi okumuştur. Medineli yahudilerin de ulûhiyyet konusundaki sorularına cevap olarak İhlâs Suresi inmiştir. Bu sure, Allah’ın tanınması ve O’na karşı kulluk görevlerinin bildirilmesi amacıyla inmiştir.

İhlâs Suresi’nin ilk iki âyetinde yer alan “ahad” ve “samed” kelimeleri, Allah’ın birliğini ve eşsizliğini ifade etmektedir. “Ahad” kelimesi, Allah’a nispet edildiğinde O’nun birliğini ve tekliğini vurgularken, “samed” kelimesi, varlıkların O’na muhtaç olduğunu, ancak O’nun hiçbir şeye muhtaç olmadığını belirtmektedir. Bu bağlamda, “doğurmamış ve doğmamıştır” ifadesi, Allah’ın eşsizliğini bir kez daha pekiştirmektedir. Son ayet ise, Allah’a bir denk bulunmadığını ifade ederek, bu ilahi gerçeği özetlemektedir.

İhlâs Suresi, İslâm’ın tanrı tasavvurunu net bir şekilde ifade ederken, diğer dinlerdeki yanlış inançları da ortaya koymaktadır. Kur’an’ın âyetleri, Allah’ın doğru tanıtılması ve kulluk görevlerinin bildirilmesi amacı taşımaktadır. Bu nedenle, İhlâs Suresi, Kur’an’ın üç ana konusundan biri olan tevhid ile doğrudan ilişkilidir ve bu sureyi anlayan bir kişi, Kur’an’ın tevhid ve akaid bölümünü de kavrayıp benimsemiş olur.

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, II, 29; III, 417; V, 133-134; Dârimî, “Feżâǿilü’l-Ķurǿân”, 21, 22, 24; Buhârî, “Eymân”, 3; “Feżâǿilü’l-Ķurǿân”, 13, 14; “Tevĥîd”, 1; Müslim, “Müsâfirîn”, 259, 261; Ebû Dâvûd, “Vitir”, 18; İbn Mâce, “Edeb”, 52; Tirmîzî, “Tefsîr”, 112/1, 2; “Feżâǿilü’l-Ķurǿân”, 11; Nesâî, “İftitâĥu’ś-śalât”, 69; “İstiǾâźe”, 1; Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “śmd” md.; İbn Hişâm, es-Sîre2, I, 571-572; İbnü’d-Düreys, Feżâǿilü’l-Ķurǿân (nşr. Gazve Bedîr), Dımaşk 1408/1988, s. 108-120, 123-124; Taberî, CâmiǾu’l-beyân (Bulak), XXX, 221-222; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, s. 243; Gazzâlî, Cevâhirü’l-Ķurǿân ve dürerüh (nşr. Lecne), Beyrut 1411/1990, s. 47-48; Zemahşerî, el-Keşşâf (Beyrut), IV, 299; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîĥu’l-ġayb, XXXII, 174-185; İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Ķurǿân, VIII, 538-545; Süyûtî, Esbâbü’n-nüzûl, [baskı yeri ve tarihi yok] (Dâru ihyâi’t-türâsi’l-Arabî), s. 223-224; a.mlf., el-İtķān (Bugā), I, 42, 113-114; Yûsuf b. Abdullah el-Ermeyûnî, el-Ķavlü’l-muǾtemed fî tefsîri ķul hüve’llāhü eĥad (M. Hayr Ramazan Yûsuf), Beyrut 1418/1997, s. 15-21; Muhammed Hasan Bükâî, Kitâbnâme-i Büzürg-i Ķurǿân-ı Kerîm, Tahran 1376, V, 2040-2064.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP