Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) Hakkında Bilgilendirme ve Korunma Önlemleri
  • Antalya Basın
  • Genel
  • Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) Hakkında Bilgilendirme ve Korunma Önlemleri

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) Hakkında Bilgilendirme ve Korunma Önlemleri

ABONE OL
January 23, 2025 21:04
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) Hakkında Bilgilendirme ve Korunma Önlemleri
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) Hakkında Bilgilendirme

Erzincan’da, Toplum Sağlığı Merkezi personeli tarafından aralıklı köy ziyaretleri gerçekleştirilerek, vatandaşlara Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı hakkında bilinçlendirme eğitimleri verilmektedir. Sağlık ekipleri, “Keneyi hafife almayın, tedbiri elden bırakmayın” sloganıyla önemli uyarılarda bulunmakta ve şu bilgileri paylaşmaktadır:

Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi, keneler aracılığıyla taşınan Bunyaviridae ailesine bağlı Nairovirüs grubundan kaynaklanan bir virüsle meydana gelen, ateş, halsizlik, iştahsızlık, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal ve ağır vakalarda kanama gibi belirtilerle seyreden, aynı zamanda ölüme yol açabilen zoonotik (hayvanlardan insanlara bulaşabilen) bir enfeksiyon hastalığıdır.

KKKA ilk olarak 12. yüzyılda Tacikistan’da tanımlanmış ve hastalık, kenelerin insanlara tutunmasının ardından idrarda, tükürükte, rektumda ve abdominal kavitede kan görülmesi ile vücutta yaygın kanamalarla kendini göstermiştir. 1944-45 yıllarında Rusya’nın Kırım bölgesindeki Batı Kırım steplerinde, ürün toplamaya yardım eden Sovyet askerleri arasında hastalık gözlemlenmiştir. Bu duruma Kırım Hemorajik Ateşi adı verilmiştir. 1956 yılında Zaire’de de ateşli bir hastadan Kongo virüsü tespit edilmiştir. 1969 yılında ise Kongo virüsü ile Kırım Hemorajik Ateşi virüsünün aynı virüs olduğu belirlenmiş ve hastalık Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi adıyla yeniden adlandırılmıştır. Ülkemizde ise hastalığın ilk dikkat çekici vakası 2002 yılında tespit edilmiş ve 2003 yılında kesin tanısı konmuştur.

KKKA vakaları, hastalığın başlıca bulaştırıcısı olan kenelerin aktifleştiği dönemden itibaren, ülkemizde bahar ve yaz aylarında yoğun olarak görülmektedir. Hastalık, ülkemizde bulaştırıcısı kene türünün yaşam alanlarıyla uyumlu bir şekilde ortaya çıkmaktadır. İlk kez Tokat ili çevresinde belirginleşen KKKA vakaları, genellikle İç Anadolu’nun kuzeyi, Orta Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun kuzeyinde yoğunlaşmaktadır.

Kuluçka süresi, kene tutunmasından sonra genellikle 1-3 gün, en fazla 9 gün olarak belirlenmektedir. Enfekte kan, vücut sıvıları ve diğer dokularla temas sonrası bu süre 5-6 gün; maksimum ise 13 gün olabilmektedir. Hastalığın tedavisi, esas olarak destekleyici tedavi yöntemleri ile yapılmaktadır. Şu anda hastalıktan korunmaya yönelik kanıtlanmış bir aşı veya spesifik bir ilaç mevcut değildir. Ülkemizde, hastalığa karşı aşı geliştirme çalışmaları devam etmektedir.

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin kontrolü için Bakanlık tarafından belirli bir program dahilinde çalışmalar yürütülmektedir. Bireysel korunma önlemleri, hastalığın kontrolünde öncelikli önem taşımaktadır. Bu nedenle, Bakanlık, vatandaşları hastalık ve korunma önlemleri konusunda bilgilendirerek toplumda farkındalık oluşturma çabalarını yoğun bir şekilde sürdürmektedir. Ülkemizde KKKA, bahar aylarında görülmeye başlamakta ve yaklaşık %4-5 fatalite oranı ile seyretmektedir. Yıllar içindeki vaka durumlarına bakıldığında zaman zaman artış ve azalış eğilimleri gözlemlenmekte olup, en yüksek vaka sayısı 2009 yılında 1318 olarak kaydedilmiştir. 2017 yılında 343 KKKA vakası tespit edilmiş olsa da, hastalık ülkemizde halen önemli bir sağlık sorunu olarak varlığını sürdürmektedir.

Kırım Kongo Kanamalı Ateşinden Korunmak İçin Alınacak Önlemler

Kırım Kongo Kanamalı Ateşinden Korunmak İçin Alınacak Önlemler

Tarla, bağ, bahçe, orman ve piknik alanları gibi kene açısından riskli bölgelere gidilirken, kenelerin vücuda girmesini önlemek amacıyla mümkün olduğunca vücudu örten giysiler tercih edilmelidir. Pantolon paçaları çorapların içerisine sokulmalı ve kenelerin kıyafet üzerinde rahatça görülebilmesi için açık renkli giysiler tercih edilmelidir.

Kene riski taşıyan alanlardan döndükten sonra, bireyler kendilerini ve çocuklarını (kulak arkası, koltuk altları, kasıklar ve diz arkası dahil) kene kontrolü yapmalıdır. Eğer kene tutunmuşsa, hemen çıplak elle dokunmadan, vücuda en yakın yerden tutarak uygun bir malzeme ile (bez, naylon poşet, eldiven gibi) çıkarmalıdır. Kişi, keneyi kendisi çıkaramadığı takdirde, en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Unutulmamalıdır ki, kene ne kadar erken çıkarılırsa, hastalığın bulaşma riski de o kadar azalır.

Hastalığın hayvanlarda belirti göstermeden seyretmesi nedeniyle, hastalığın sık görüldüğü bölgelerdeki hayvanlar sağlıklı görünse bile hastalığı bulaştırma riski taşımaktadır. Bu nedenle, hayvanların kanlarına, vücut sıvılarına veya dokularına çıplak elle temas edilmemelidir.

Hastalığa yakalanan bireylerin kan, vücut sıvıları ve çıkartıları ile hastalık bulaşabileceğinden, hasta ile temas eden kişilerin gerekli korunma önlemlerini (eldiven, önlük, maske vb.) alması büyük önem taşımaktadır.

Belirtiler Nelerdir?

Belirtiler Nelerdir?

Kene tutunan bireyler, kendilerini 10 gün süreyle halsizlik, iştahsızlık, ateş, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma veya ishal gibi belirtiler açısından izlemelidir. Bu belirtilerden bir veya birkaçının ortaya çıkması durumunda derhal en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.

Hastalığa neden olan mikrobu taşıyan, saklayan ve bulaştıran keneler uçmayan, zıplamayan ve yerden yürüyerek vücuda tırmanan eklem bacaklı hayvanlardır. Vücuda yapışan veya hayvanların üzerinde bulunan keneler kesinlikle çıplak elle öldürülmemeli veya patlatılmamalıdır. Keneler üzerine sigara basmak, kolonya, gaz yağı gibi maddeler dökmek, kenenin kasılmasına neden olacağından, bu durum vücut içeriğini kan emdiği kişiye aktarmasına sebep olabileceğinden kesinlikle yapılmamalıdır.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP