İstanbul’da Atatürk’e Hakaret Olayı ve Eğitim Gereksinimi

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

İstanbul’da Atatürk’e Yapılan Hakaret Olayı

İstanbul’daki bir lise öğrencisinin, Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafı ile yaptığı müstehcen hareketler içeren sosyal medya videosu, geniş bir yankı uyandırarak gündeme oturdu. Bu olay üzerine harekete geçen polis, olayın şüphelisini gözaltına aldı. Savcılık ifadesinin ardından, şüpheli mahkemeye sevk edildi ve “Halkın bir kesimini sosyal sınıf, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılama” ve “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret” suçlarından tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Bu tür olayların arada bir meydana gelmesi, toplumda büyük bir üzüntü yaratmaktadır. Kendilerini bilmez bir şekilde Atatürk’e hakaret eden bireyler, toplumun sağduyusunu zedelemekte ve bu duruma karşı tepkiler artmaktadır. İstanbul’daki 17 yaşındaki Türk genci de bu konudaki son olayın başrol oyuncusu oldu. Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde bir Türk gencinin böyle bir duruma düşmesi, gerçekten üzücü ve düşündürücüdür.

Bu noktada, suçlu arayıp cezalandırmaktan çok, sorunun kaynağına inmek ve köklü bir çözüm üretmek gerekmektedir. Sadece çocuğu gözaltına almak, problemi çözmeyecek veya çözüm için bir yol açmayacaktır. Sorunun kökenine inildiğinde, kendimize sormamız gereken ilk soru şudur: “Bizler bu gençlere Atatürk’ü neden yeterince doğru tanıtamadık?”

Atatürk’ü Anlatmanın Önemi

Atatürk’ün 57 yıllık yaşamına, 11 savaş, 24 madalya, 7 nişan, 13 kitap ve bağımsız bir ülke sığdırdığını, askeri dehasını, cesaretini ve devlet adamlığı özellikleri ile çağının en önemli liderlerinden biri olduğunu, ölümünden 85 yıl geçmesine rağmen gençlerimize neden anlatamadık? “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyen, bir milleti esaretten kurtaran birine bunların reva görülmesi nankörlük değil de nedir, Allah aşkına? Unutmamalıyız ki Türkiye Cumhuriyeti’ni çağdaş dünyanın güçlü bir devleti olarak muasır medeniyet seviyesine ulaştırmanın azim ve kararlılığını gösteren büyük bir liderden bahsediyoruz.

Bu ülkenin kurucu babasına, geride bıraktığımız 100 yılın en önemli devlet adamına, düşmanlarının bile saygı duyduğu birine sarf edilen anlamsız sözler, elbette ki bizim için hiçbir şey ifade etmemektedir. Atatürk’ün değerini bilmemek, Atatürk’ü küçültmez ya da ona zarar vermez. Yaşamının tüm yönleriyle büyük bir lider olan, tarihin akışını değiştiren ve büyük tehlikelere engel olan böyle bir lidere her memlekette rastlamak mümkün değildir.

Hakaret ve Bilgisizlik

Görülüyor ki, büyük bir lidere hakaret etme konusunda dış güçlere de ihtiyacımız yok. Bu konuda öyle maharetliyiz ki, dünya tarihinin bile nadiren gördüğü bir dehaya, dünyaya meydan okumuş büyük bir komutana aklımız estiğince hakaret edebiliyoruz. Bu hakaretleri edenler, bu ülkede çan sesi yerine ezan sesi duyuyorsa, paskalya yerine milli ve dini bayramlarını kutluyorsa, kilise yerine camiye gidiyorsa bunu Atatürk’e borçlu olduklarını unutmamalıdırlar.

Yaşananları özetlersek, konuyla ilgili şahsi fikrim, Atatürk’e bu ve benzer konularda negatif yaklaşım gösteren, hakaret eden veya onu sevmeyen kitlelere verilecek cezanın kesinlikle hapis olmaması gerektiğidir. Peki ne yapılmalıdır? Bu gençlere hapiste yatacakları süre boyunca, hatta nefesimiz tükenene kadar Atatürk anlatılmalıdır. Belki günlerce, belki de aylarca… Ta ki belki Atatürk’ü sevmeyecek ama en azından saygı duyacak bir noktaya gelene kadar.

Çünkü yaşadıklarımız, bize yüz yıl önce “En büyük düşmanın” bilgisizlik olduğunu gören; “Gerçek kurtuluş için bu bilgisizliği yok etmek gerektiğini” söyleyen Atatürk’ün ne kadar haklı olduğunu göstermektedir. En büyük düşman olan bilgisizliği yenmek, her Türk gencinin bu vatana karşı namus borcudur. Borcu milletçe ödemeli, gençlerimizi doğru, iyi ve güzel değerlerle tanıştırmalı, bunu da Atatürk’e sahip çıkarak gerçekleştirmeliyiz. Çünkü başka Atatürk yok!