Gelişmiş Ülkeler ve Beyin Göçü: Nedenleri ve Sonuçları

Gelişmiş Ülkeler ve Beyin Göçü: Nedenleri ve Sonuçları

ABONE OL
January 23, 2025 10:49
Gelişmiş Ülkeler ve Beyin Göçü: Nedenleri ve Sonuçları
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Gelişmiş Ülkeler ve Beyin Göçü

Gelişmiş ülkeler, ihtiyaç duyduğu yetkin insan gücünü genellikle gelişmekte olan ülkelerden temin ederken, gelişmekte olan ülkeler, büyük bir emekle yetiştirdikleri kıymetli insan sermayesini kaybetmektedir. Bu durum, ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan bir kaynak kaybı anlamına gelir ve göç veren ülkenin kalkınma sürecini yavaşlatır veya geriletir. Akademik beyin göçü ise öngörülemez boyutta bir güç kaybı yaratır. Beyin göçü hangi ülkeden oluyorsa, kaybeden taraf o ülkedir; dolayısıyla, beyin kapılarını açan ülkeler kazanan taraf olur. Günümüz, bilgi çağı olarak adlandırılmakta ve bu bağlamda giden asıl değer bilgi olmaktadır. Bilgiye sahip olan, güç sahibi olur.

Üniversitelerin temel taşları arasında yer alan akademik özgürlük ve özerklik, aynı zamanda akademik liyakat, etik, nitelik, bilimsellik, performans, demokratik yönetim, akademik serbesti ve rekabet gibi evrensel akademik değerler de büyük bir öneme sahiptir. Akademik kadrolar, ancak özgür ve güvenli bir ortamda verimli olabilir, toplumu aydınlatır ve bilgi toplumu oluşumuna katkıda bulunur. Bilim insanı yetiştirmek ve bilimsel araştırma yapmak, bilim ve teknolojinin gelişimine katkıda bulunmak, yüksek nitelikli ve akılcı çözümler üreten bireyler yetiştirmek, meslek alanlarına nitelikli insan kaynakları sağlamanın esas amacı olduğu unutulmamalıdır.

Toplumsal Göç ve Gençlerin Yurtdışına Yönelimi

Yurtdışına göç, artık bireysel bir durum olmaktan çıkmış, toplumsal bir karakter kazanmıştır. “Diplomalı göçmen” sayısı son yıllarda yüz binleri aşmış durumdadır. Türkiye’den gerçekleşen göç hareketleri, 2015 sonrası örneği görülmemiş sayılara ulaşmıştır. Bu durumun, OHAL sürecinde KHK ile işini kaybeden bireylerle doğrudan ilişkili olabileceği değerlendirilmektedir. İyi eğitimli, nitelikli ve deneyimli kadrolar, gelişmiş ülkelere gitmekte ve bu süreç devam etmektedir.

Örneğin, TÜİK istatistik raporuna göre, 2017 yılında göç, önceki yıla oranla yüzde 42.5 artarak 353 bin 640 kişi olmuştur. 2019-2021 yılları arasında 20-29 yaş grubunda 286 bin genç yurtdışına göç etmiştir. Türk Tabipleri Birliği’ne yurtdışına gitmek için başvuran doktor sayısı da katlanarak artmaktadır. 2012’de 59 olan başvuru sayısı, 10 yılda 2 bin 685’e çıkmış ve 2023’ün ilk 6 ayında 1361 kişi başvurmaktadır. Göçün nedenleri arasında gelecek güvensizliği, mobbing, sağlıkta şiddet, maddi olanaklar, soruşturmalar ve ayrımcılık sayılmaktadır.

Neden Göç Ediyorlar?

Yetişmiş insan gücümüzü yurtdışına iten faktörler:

  • Gelecek kaygısı
  • İfade özgürlüğü sıkıntısı
  • Giderek artan güvenlik kaygısı
  • Araştırma olanaklarının azlığı
  • Ekonomik nedenler
  • Üniversitelerin ve yönetimlerin tutumu
  • Birikmiş yılgınlık ve umutsuzluk

Akademik Göç ve Bilimsel Araştırmalar

Bilim kurumlarında akademisyenler, kendilerini güvende hissedecekleri bir ortamda, bilimsel çalışma desteği ve akademik liyakat ile etik ilkelere uyulması gerektiğini düşünmektedir. Aksi takdirde, bilimsel çalışma mümkün olmayacak ve teknolojik üretim durma noktasına gelecektir. Albert Einstein’ın dediği gibi: “Doğruyu anlatmak için ortaya çıktıysanız, zarafeti terziye bırakın.” Biz de geçmişe yönelik net ve yalın bir değerlendirme yapmalıyız. Türkiye’de bilim siyasallaşmış ve eğitim dinselleşmiştir. Son 15 yıl içinde yükseköğretim kurumları niteliğini kaybetmiş, sayılarla boğulmuş durumdadır.

Bugün mevcut üniversitelerin üçte ikisi 2007 yılından sonra kurulmuş, 16 üniversite kapatılmış ve 122 üniversiteden 6081 akademisyen atılmış, tutuklanmış ve yurtdışına çıkışları yasaklanmıştır. Kapatılan 16 vakıf üniversitesinden 3 bin 566 akademisyen işsiz kalmıştır. Üniversiteler, siyasi görüş ve ideolojilere göre doldurulmuş, mülakat sistemleri liyakati ortadan kaldırmıştır. ÖSYM soru bankası çalınmış, sınavlarda kopya çekilmiştir; bilim insanları, eski YÖK başkanları, rektörler ve dekanlar tutuklanmıştır. Türk Yüksek Öğretim sisteminde siyasallaşma, liyakatsizlik ve güvensizlik, akademik göçü hızlandırmıştır. Üst düzey akademik kadrolar, kendilerini güvende hissetmediklerinden yurtdışına çıkmışlardır. İyi eğitimli kadroların yüzde 25-30’u göç etmiştir.

Chicago Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ufuk Akçiğit ve arkadaşları, Türkiye Akademik Diaspora Raporu’nda beyin göçünün, yalnızca kısıtlı kaynaklarla yetişen akademisyenlerin değil, Türkiye’nin yetiştirdiği en verimli araştırmacıların yurtdışına gitmesi anlamına geldiğini belirtmiştir. Kaliteye göre düzenlenmiş yayınlar esas alınarak, yurtdışındaki araştırmacıların verimliliği azaldıkça Türkiye’ye dönme olasılığının arttığı, Türkiye’deki araştırmacıların verimliliği arttıkça yurtdışına gitme olasılığının yükseldiği gözlemlenmiştir. Yurtdışına taşınan araştırmacılar, Türkiye’nin en verimli akademisyenleridir. Akçiğit, yurtdışında 12 bin Türk araştırmacının bulunduğunu vurgulamıştır. Bilim insanları, sadece ekonomik nedenlerle göç etmemekte, esas neden üst düzey akademik kadroların kendilerini güvende hissetmemesidir. Bilim insanları huzursuz ve güvensiz bir ortamda, bilimsel üretim gerçekleştiremezler.

Gençlerin Yurtdışı Hedefleri

Gençler de yurtdışına yönelmekte. Lise Geçiş Sınavı sonrasında yabancı özel okullara binlerce öğrenci başvurmaktadır. Bu durumun arkasında, bu ülkelerin üniversitelerinde okumanın kolaylaşması yatmaktadır. Türkiye’de ciddi gelecek kaygıları söz konusudur. Önlerinde somut örnekler vardır: TÜBİTAK gençlere bilimsel yarışmalar düzenler ve teşvikler sunar. İlayda Şamilgil, TÜBİTAK yarışmasında dereceye giremese de, 80 ülkede 5000’den fazla projenin katıldığı Fizik Proje Yarışması’nda birinci seçilmiştir. Cornell Üniversitesi’nde burslu okurken NASA’da Mars çalışma grubunda yer almaktadır. Yine reddedilen Mehmet Can Dursun ve İrfan Efe Boztepe, 54 ülkeden 2 bin 450 proje arasında birinci seçilmiştir. Ayrıca, Mehmet Türker tarafından yapılan Glassouse projesi reddedilmiş, ama İngiltere’de buluşlar yarışmasında 20 ülke ve yüzden fazla proje arasında birinci olmuştur. TÜBİTAK tarafından desteklenen projeler arasında ise “Hacı robot”, “Papaz eriğini imam eriğine çevirme projesi” ve “EKG önlüğü ile mahremiyeti koruma” gibi projeler yer almaktadır.

Sonuç olarak, üniversitelerin kısır politikalar ve siyasal çekişmeler içinde harcanması, bilim yuvalarının hedef alınması ve yıpratılması, ülkenin bilim ve teknoloji alanında geri kalmasına ve büyük zarar görmesine neden olmaktadır. Eğer 4 yılda 80 üniversite kurulur ve bir yılda 4 bin kişi kolayca profesör unvanı alırsa, bilimden söz etmek mümkün olmayacaktır. Üniversitelerin ticari ve pratik amaca yönelik, kitlesel faydacı kurumlara dönüşmesi düşünülemez. “Beyin göçü” artarak devam edecek ve gidenlerin geri dönmesi zor olacaktır.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP