Fatiha Suresi, Kur’an-ı Kerim’in ilk suresi olup, Allah’ın (C.C) varlığını, birliğini ve yüceliğini en güzel şekilde ifade eden önemli bir metindir. Mekke döneminde nazil olan bu sure, toplamda yedi ayetten oluşmaktadır. Namazın her farz ve sünnetinde okunan Fatiha Suresi, Müslümanların temel ibadetlerinden biri olup, herkesin ezbere bilmesi gereken bir suredir. Ayrıca halk arasında ‘Elham’ olarak da anılmaktadır. İşte, Fatiha Suresi’nin Arapça okunuşu, Türkçe anlamı, meali, tefsiri ve fazileti hakkında detaylı bilgiler!
Fatiha Suresi, Mekke döneminde inmiş olup yedi âyetten oluşmaktadır. Kur’an-ı Kerim’in ilk suresi olması nedeniyle “başlangıç” anlamına gelen “Fâtiha” adını almıştır. Bu surenin, ayrıca “Ümmü’l-Kitab” (Kitab’ın özü), “es-Seb’ul-Mesânî” (Tekrarlanan yedi âyet), “el-Esâs”, “el-Vâfiye”, “el-Kâfiye”, “el-Kenz”, “eş-Şifâ”, “eş-Şükr” ve “es-Salât” gibi başka adları da bulunmaktadır. Kur’an’ın içerdiği esaslar öz olarak Fâtiha’da mevcuttur. Zira, övgü ve yüceltilmeye lâyık bir tek Allah’ın varlığı, hâkimiyeti, tek mabut oluşu, kulluğun yalnızca O’na yapılması ve O’ndan yardım istenmesi, bu surede özlü bir şekilde ifade edilir. Fâtiha Suresi, aynı zamanda baştan sona eşsiz güzellikte bir dua ve yakarış niteliğindedir.
“Eûzü” veya “istiâze” olarak bilinen bu ifade, bu şekliyle bir âyet olmadığı için mushafa yazılmamıştır. “Kur’an okuyacağın vakit o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın” (Nahl 16/98) şeklinde buyurulduğu için, Kur’an okumaya başlayanlar, besmeleden önce “eûzü…” ifadesini okumak suretiyle bu emri yerine getirmektedirler.
Asıl adı İblîs olan şeytan, Allah’ın “Âdem’e secde et!” emrine uymadığı ve kendisinin daha üstün olduğunu ileri sürdüğü için meleklerin vatanından (melekût âlemi) kovulmuş; o da imtihan dünyasında Allah’ın kullarını O’nun yolundan ve rızâsından ayırmak için uğraşmayı kendine vazife edinmiştir (A‘râf 7/11-17). Şeytan, kendine uyan diğer cinleri ve insanları da kullanarak vazifesini yapmaya çalışmaktadır (En‘âm 6/112). Ancak Allah’a iman eden, O’na dayanan ve güvenen müminlere şeytanın zarar veremeyeceği ve onlara hükmünün geçmeyeceği ilgili âyetlerde açıklanmıştır (Nahl 16/98-100).
Yukarıda meâli zikredilen âyet (16/98) sebebiyle Kur’an okumaya başlayanlar “eûzü” çekerler. Ancak bunun hükmü konusunda farklı görüş ve yorumlar vardır. Bazı müctehidlere göre emir kipi kullanıldığı için eûzü çekmek farzdır. Müctehidlerin çoğunluğuna göre ise bu bir tavsiye emridir; eûzü çekmek farz değil, menduptur, teşvik edilmiştir ve güzel bulunmuş bir davranıştır.
Şeytanın insandan en uzakta olması gereken zaman olan Kur’an okuma halinde bile –okumaya başlarken– eûzü çekmek tavsiye edildiğine göre, diğer işlere başlarken bunu yapmanın daha da gerekli olacağı anlaşılmaktadır.
Kötülüğe karşı bile iyilik yaparak insanlardan gelecek belâyı defetmek, eûzü çekerek de şeytandan gelecek olan vesvese ve kışkırtmayı kendilerinden uzaklaştırmak, Kur’an’ın müminlere tavsiyeleri arasında yer almıştır (bk. Mü’minûn 23/96-98). Eûzü, bir yandan böyle maddî ve mânevî şerleri, kötülükleri defetmeye ilâç olurken, diğer yandan kulun imtihan şuurunu tazelemekte; insanın ulvî yönü ile süflî yönü arasında ömür boyu süren ve onu geliştirmeyi, olgunlaştırmayı sağlayan mücadelede uyanık ve tedbirli olmayı telkin etmektedir.
GÜNDEM
10 gün önceEKONOMİ
10 gün önceGENEL
10 gün önceGENEL
10 gün önceGÜNDEM
11 gün önceSPOR
11 gün önceGÜNDEM
11 gün önce