14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleştirilen genel seçimlerde Türkiye İşçi Partisi (TİP) tarafından Hatay Milletvekili olarak seçilen avukat Can Atalay, Gezi Parkı davası tutuklusu olarak cezaevinde tutulmaya devam ediyor. Bugün, kendisini desteklemek amacıyla meslektaşları tarafından ziyaret edildi.
İstanbul’un Silivri ilçesinde bulunan Marmara Cezaevi’ndeki ziyaretin ardından avukatlar basın açıklaması yaptı.
Açıklamada “Can Atalay Meclis’e” yazılı pankart taşındı. Avukat Halis Yıldırım, görüşme sonrası ortak metni okuyarak, tutukluluk sürecine dair karşılıklı görüş alışverişinde bulunduklarını belirtti.
Yıldırım, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Yargıtay 3. ve 4. Ceza Daireleri ile Anayasa Mahkemesi’nin benzer konudaki yerleşik kararlarına rağmen, Can Atalay’ın milletvekili seçilmesini serbest bırakılması için yeterli bir hukuki neden olarak görmemesi, Anayasa’nın açık ve emredici hükümlerini görmezden gelmesi, hukuka uygun bulduğu Anayasa Mahkemesi kararlarına uyması, uygun görmediği kararlarına uymaması anlamına geliyor. Bu durumu hayretle karşılıyoruz. Anayasa’nın 153. maddesinde, Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu ve yargı organlarının bu kararlara uymak zorunda olduğu açıkça belirtilmiştir. Hukukun ve Anayasa’nın öngördüğü belirgin bir kuralın bu şekilde tersyüz edilmesi, avukatlar olarak kabul edilemez.”
“Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Can Atalay, benzer haksızlıklara maruz kalan diğer milletvekilleri gibi bireysel başvuru hakkını kullanarak konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşımıştır. Diğer milletvekillerinin durumları ortadadır; bu nedenle Can Atalay için de benzer süreçlerin yaşanması ve aynı sonuçların çıkması muhtemeldir.”
Yıldırım, Anayasa Mahkemesi’nin ilgili içtihadını da hatırlatarak şu şekilde devam etti:
“Anayasa Mahkemesi, bu tür durumdaki milletvekilleri için ‘Bir milletvekili hakkında, seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olsa dahi hakkındaki suç isnadı Anayasa’nın 14. maddesindeki durumlar kapsamındadır’ demektedir. Bu durumda yargılamaya devam edilemez ve tutuklanamaz. Ancak Anayasa’nın 14. maddesindeki durumların kapsamı belirsizdir ve bu belirsizlik, yargı organları tarafından giderilemez. Anayasa Mahkemesi’nin bu açık içtihadına rağmen Can Atalay’ın tutukluluğunu ve yargılamasını devam ettiren Yargıtay’ın ilgili ceza dairesi kararları, net bir Anayasa ihlalidir.”
“Bir hukuk devletinde, yargı makamları dahil hiçbir kurum ya da kişi, beğenmediği ya da uygun görmediği bir Anayasa ya da yasa hükmünü eleştirebilir ancak ‘Ben buna uymuyorum’ diyemez. Bu tür bir karara imza atan Yargıtay’ın ilgili ceza dairesi üyelerinin yaptığı budur.”
“Sonuç şu anda bellidir. Dolayısıyla, Can Atalay’ı Anayasa Mahkemesi kararına kadar hapiste tutarak milletvekilliği görevini yerine getirmesini engellemeye yönelik bu tutumun asıl amacı nedir? Böyle bir hukuksuz sürecin işletilmesiyle Can Atalay üzerinden parlamentoya, parlamento üyelerine ve topluma verilmek istenen mesajın farkındayız. Ancak bu mesajı hukukçu sorumluluğumuz ve vicdanımız gereği reddediyoruz.”
“Buradan Anayasa Mahkemesi’ne de bir çağrıda bulunmak istiyoruz. Beklentimiz ve talebimiz, daha önce tüm yönleriyle ele alıp sonuçlandırdığınız bir konuda daha fazla gecikmeye fırsat vermeden karar vererek halkın siyasi iradesinin, TBMM’nin yasama fonksiyonunun ve hukukun itibarının her geçen gün daha fazla hırpalanmasına engel olmanızdır. Anayasa’nın ve hukukun gereğini yerine getiriniz; yargının, bizzat yargı mensuplarınca hukuk kılıfı arkasına gizlenip siyasi amaçlar uğruna kullanılmasına izin vermeyiniz.”
Tekirdağ Barosu Başkanı Egemen Gürcün de şöyle konuştu:
“Can Atalay’ın pratik avukatlığı, Türkiye’deki avukatlık anlayışının en iyi temsil edildiği örneklerden biridir. Kendisi, mesleğini sürdüren bir şahıs olarak bugün cezaevinde olmasını kabul edemiyoruz. Belirtilen hukuk maddeleri ve yargı pratiği ışığında, Can’ın dışarıda ve Meclis’te olması gerekirken hâlâ cezaevinde olmasını esefle kınıyoruz. Bu durum, hukukun üstünlüğünü tanımamazlık anlamına gelmektedir.”
“Can Atalay ile yollarımız Çorlu tren kazası davasında kesişti. Kendisi, hak arayan ailelerin yanında durarak bu davanın öncüsü oldu ve Türkiye kamuoyuna duyurulması açısından önemli hizmetlerde bulundu. Çorlu’daki müvekkillerinin yargılamalarına tutuklu olduğu dönemde katılmasını talep etmiştik, ancak mahkeme bunu kabul etmemişti. Buradaki mesele, Can’ın avukatlık pratiğinin sorgulanması gerektiği noktasında toplanıyor.”
“Bence burada, hukuk sistemimizi nasıl işler hale getireceğimiz konusunda yeniden bir araya gelip şeffaf bir şekilde konuşmamız gerekiyor. Yanlışlarımızı ortaya koyarak ilerici hamleler ve değişimler sağlamak adına yargı reformlarına ihtiyaç var. Bu reformların uygulanabilirliği için çaba göstermeliyiz.”
GÜNDEM
10 gün önceEKONOMİ
10 gün önceGENEL
10 gün önceGENEL
10 gün önceGÜNDEM
11 gün önceSPOR
11 gün önceGÜNDEM
11 gün önce