Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, 17 Ağustos Depremi’nin 24. yıldönümünü kutlamak amacıyla bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, Türkiye’nin deprem riskleri ve alınması gereken önlemler hakkında önemli bilgiler paylaşıldı.
Toplantıda konuşan Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, “Marmara bölgesine baktığımızda, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde henüz kırılmamış 130 kilometrelik bir alan mevcut. Bu durum, Marmara Denizi içerisinde önemli bir tehlike oluşturuyor. Ayrıca, Doğu Anadolu Bölgesi’nde de farklı kırılmamış bölgeler mevcuttur. Türkiye genelindeki Kuzey Anadolu Fayı üzerinde Yedisu segmenti olarak adlandırılan Marmara sismik boşluğu ve Doğu Anadolu üzerindeki sismik boşluklar, deprem tekrarlama aralıklarını doldurduğunda, bu depremleri ne yazık ki yaşayacağız.” ifadelerini kullandı.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, 17 Ağustos Depremi’nin 24. yılı vesilesiyle, Türkiye’de deprem riskleri hakkında farkındalık oluşturmayı ve depreme karşı alınabilecek önlemleri hatırlatmayı amaçlayan bu toplantıyı düzenledi. Toplantı, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Bölgesel Deprem ve Tsunami İzleme Değerlendirme Merkezi’nde gerçekleştirildi. Konuşmacılar arasında Prof. Dr. Haluk Özener, Doç. Dr. Doğan Kalafat, Dr. Didem Cambaz ve Dr. Selda Altuncu Poyraz yer aldı.
Toplantının açılışında konuşan Prof. Dr. Haluk Özener, “Günümüzde Türkiye genelinde toplam 268 sismik istasyon ile 7 gün 24 saat boyunca tüm ülkeyi izliyoruz. 120 yıllık bir dönemde 4 ve üzeri büyüklükte toplam 12 bin deprem meydana geldi. Bu da ülkemizin ne kadar yoğun bir sismik aktiviteye sahip olduğunu gösteriyor. 1912’deki Şarköy Mürefte depremi ile başlayan önemli deprem serileri, en son 6 Şubat depremleri ile 50 binden fazla vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden oldu. Türkiye’de her gün 3 ve üzeri büyüklükte en az bir deprem gerçekleşiyor; 3 ile 3.9 arasında olan depremler neredeyse her gün meydana geliyor. 4 ile 4.9 arasında bir deprem ortalama her hafta, 5 ile 5.9 arasında bir deprem 1.5 ayda bir, 6 ile 6.9 arasında bir deprem ise ortalama 1.5 yıl içinde yaşanıyor. 7 ve üzeri büyüklükte depremler ise ortalama 6.2 yılda bir gerçekleşiyor.” dedi.
Prof. Dr. Özener
Prof. Dr. Özener, “Marmara bölgesinde 4 ve üzeri büyüklükte toplam 741 deprem meydana geldi. Kuzey Anadolu Fayı üzerinde yer alan diğer bölgelerde de bu tür depremler görülüyor. Marmara Denizi’nde 3 ve üzeri büyüklükte 3 bin 500’den fazla deprem kaydedildi. Marmara Bölgesi, her yıl ortalama 30 civarında 3 ve üzeri büyüklükte depremlerle sarsılmaktadır. Özellikle 2000 yılından itibaren bazı yıllarda 900, bazı yıllarda 600’ün üzerinde depremler yaşandı. Son dönemde, Marmara Denizi’nde meydana gelen 3.6 büyüklüğündeki deprem, ‘Acaba büyük bir depremin habercisi mi?’ şeklinde spekülasyonlara yol açtı. Ancak bu, Marmara’nın doğal sismik aktivitesinin bir parçasıdır. 3.6 büyüklüğündeki bir depremin ardından hemen 7 büyüklüğünde bir depremin gerçekleşeceği algısı yanlıştır.” açıklamasında bulundu.
Prof. Dr. Haluk Özener, “2020 ile 2023 yılları arasında Marmara Bölgesi’nde 3 bin deprem meydana gelmiştir. Bu depremlerin bazıları her yıl 4 ve üzeri büyüklükte olabiliyor. Türkiye, deprem açısından oldukça aktif bir bölgedir. MTA’nın hazırladığı diri fay haritasına göre, 5.5 ve üzeri büyüklükte deprem üretebilecek 500’e yakın diri fay vardır. Ancak bu fayların her biri farklı özelliklere sahiptir. Bazı faylar sık sık deprem üretirken, bazıları daha uzun süre aralıklarla deprem üretmektedir. Örneğin, tamamen sağlam olduğu düşünülen yerlerde, Konya gibi, beklenmedik depremler meydana gelebilir. Bu durum, orada bir fay olduğunu gösterir; fakat bu fay yeryüzünde herhangi bir iz bırakmadığı için önce tespit edilememiştir.” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Özener, “Ege bölgesinde 100 yılda enerji biriktiren faylar kırılırken, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki fayların kırılma süreleri yaklaşık 800 ila 1000 yıla kadar uzanabiliyor. Bazı bölgelerde bu süre 2000, hatta 2500 yıla kadar çıkabilmektedir. Bu nedenle, Türkiye’nin herhangi bir yerinde 7 büyüklüğünde bir depremin olma ihtimali vardır. Marmara bölgesinde Kuzey Anadolu Fayı içinde kırılmamış 130 kilometrelik bir alan mevcuttur. Bu durum, olası depremler açısından büyük bir risk oluşturmaktadır.” dedi. Ayrıca, “İzmir ve Bodrum-Kos depremlerinin ardından tsunami olgusu ile tanıştık. 2017’de meydana gelen 30-40 santimlik tsunami dalgaları başlangıçta önemsiz görünse de, Sığacık depreminin ardından yaşanan tsunami, kara içine 1-1.5 kilometre kadar ilerlemişti.” ifadelerini ekledi.
Afetlere Hazırlıklı Bir Toplum Olmalıyız
Toplantıda söz alan Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Bölgesel Deprem Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi Müdürü Doç. Dr. Doğan Kalafat, “Bölgenin deprem tehlikesi bellidir. Bu nedenle, meydana gelecek depremin risklerini en aza indirmek için çaba göstermeliyiz. Bu çabalara yerel yönetimlerden başlayarak, merkezi yönetim, sivil toplum kuruluşları, mahalle örgütleri ve vatandaşlar olarak birlikte katılmalıyız. Biz, depremin nerede ve ne büyüklükte olabileceğini belirli bir hata payı içinde tahmin edebiliyoruz; fakat ne zaman olabileceğini kesin olarak söylememiz mümkün değil. Buradan çıkarmamız gereken en önemli mesaj, şehirlerimizi deprem dirençli hale getirmenin yanı sıra, afetlere karşı hazırlıklı ve dirençli bir toplum haline gelmemiz gerektiğidir.” şeklinde sözlerini tamamladı.
GÜNDEM
10 gün önceEKONOMİ
10 gün önceGENEL
10 gün önceGENEL
10 gün önceGÜNDEM
11 gün önceSPOR
11 gün önceGÜNDEM
11 gün önce