Bu topraklarda pek çok ilginç serüven yaşanmıştır. Bu sahnede trajedi, dram, komedi ve yaşamın her boyutu kendini göstermiştir. Efsaneler de bu coğrafyada oldukça yaygındır. Anadolu’nun, yüzlerce yıl öncesinin eşsiz ozanı İzmirli Homeros, bu efsaneleri anlatan önemli bir figürdür. Tanrılar arasında bir “güzellik yarışması” düzenlenir Kaz-İda Dağında ve güzelliğin tanrıçası Aphrodite bu yarışmayı kazanır. Troya’da Paris ve Helena’nın aşkı için yıllarca savaşılır; Hektor gibi kahramanlar yurdunu savunmak için kendilerini feda eder. Gerçeklerin izini taşıyan bu anlatılar, nihayetinde masalsı bir dille dile getirilmiştir. Ancak yaşanmış, kayıtlı tarih, ibret alınacak başka hikâyelerle doludur. Bilgi, insanlığın en önemli ölçütüdür. Aklın derinliklerinden süzülen düşünceler, insanlığa yön ve yol gösterir. Evreni, dünyayı ve kendimizi bilmenin ve anlamanın başka yolu yoktur. Platon ve Aristoteles (Rafaello Sanzio Resmi-16. yüzyıl)
Yurdumuzda Çanakkale Boğazı, Asya ve Avrupa’yı hem ayırır hem de kavuşturur. Burası, kadim Anadolu’nun batısının kalbidir. Uygarlığın gelişim yolu burada önemli ilerlemeler kaydetmiş, kesintiye uğramış ve sonra yeniden şahlanmıştır. Antik Çağda ve günümüzde Helenler’in “Dardanel” dediği bu su geçidi, hemen güneyindeki Kaz-İda Dağları ile birlikte birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, pek çok tarihsel ve mitolojik olayın öznesi olmuştur. İzmirli kör ozan Homeros’un “bol pınarlı” olarak tanımladığı Kaz-İda Dağı çevresi, çok eskilerden beri birçok yerleşimin vatanıdır ve bunlardan biri de “Skepsis”tir. (Günümüzde Çanakkale-Bayramiç-Kurşunlu Tepe-Skepsis)
Kaz Dağları’ndan beslenen ve Troya yakınlarından denize dökülen Skamenderos-Kara Menderes Çayı vadisine inen Kurşunlu Tepe üzerinde bir antik kent olan Skepsis, bugün Çanakkale’ye bağlı Bayramiç ilçemizin sınırları içindedir. Çevredeki ırmakların vadileri boyunca, güneye ve batıya giden yolların kavşak noktasındadır. Adı Helence olmayan Skepsis, tarihte yaşanmış ilginç bir olayın kentidir. İ.Ö. 1. yüzyılda yaşamış olan Amasya doğumlu gezgin Strabon, “Skepsis” ile ilgili, insanlığın düşünce tarihini derinden etkileyen çarpıcı bir olay anlatır. Nysa kenti, İ.S. 3. yüzyılda geçmiş Ege tarihi ve kültürünü anlamamıza yardımcı olan eşsiz Homeros eserlerinin özel nüshalarının saklandığı, Kudüs ve Roma’dan sonra üçüncü büyük kütüphaneye sahipti. (Çanakkale-Bayramiç-Kurşunlu Tepe-Skepsis)
Çanakkale-Biga yarımadasında, Kaz-İda Dağları eteklerinde, ünlü Troya ve Asos ile bağlantılı olan Skepsis kenti, tarihte kitaplarla ve felsefeyle ilgili sıra dışı bir yaşantıya ev sahipliği yapmıştır. Bu durum, düşünce tarihinin en önemli filozoflarından Aristoteles’in eserleri ile yakından ilişkilidir. İ.Ö. 384-332 yılları arasında yaşamış olan Aristoteles, mantık, fizik, biyoloji, bitki ve hayvan bilimi, astronomi, psikoloji, ekonomi, siyaset, dil bilimi, ahlak, estetik gibi konularda insanlığın önünü açan görüşler sunmuş ve önemli bilgiler üretmiştir. Bugün bile onun birçok önermesini kullanıyoruz. (Aristo’nun tahta üzerine kazılmış, Priori Analytikleri/Mantık üzerine ilksel muhakemeler- İ.Ö. 350)
Güney Makedonya’da, Selanik yakınlarındaki Stageira’da doğan Aristoteles, genç yaşta büyük filozof Sokrates’in (İ.Ö. 469-399) öğrencisi olan Platon’un (Eflatun) Atina’nın “Akademi” yöresindeki okulunun en parlak öğrencisi olmuştur. “Akademi” sözcüğü, günümüzde özel eğitim veren yüksek okullar için hala kullanılmaktadır. Muhtemelen çok kitap okuduğundan ve okuma tutkusundan dolayı okulunda Aristoteles’e “okuyucu” lakabı takılmıştı. Hocası Platon’un öldüğü İ.Ö. 347 yıllarında, Makedonya ile Atina arasında yaşanan siyasi gerginlikler nedeniyle Atina’da Makedon düşmanlığı artmıştır. Mikro milliyetçilik ve etnik ayrımcılık, insanlığın en büyük belalarından biridir; o zamanlar da vardı, bugün de var! Üzerine yapılan baskılardan ötürü Makedonyalı Aristoteles, “Akademi”den ve Helen kenti Atina’dan ayrılmış, Batı Anadolu kıyılarında Assos’un (Behramkale-Çanakkale) tiranı olan Hermias’ın yanına sığınmıştır. Aristoteles, Atina’daki “Akademi”den arkadaşı olan Hermias ile birlikte burada bir süre yaşamıştır. (Assos-Behramkale-Ayvacık-Çanakkale)
Bu süreçte Aristoteles, öğrencisi Theophrastos ile birlikte Assos’un hemen karşısındaki Midilli adasında hayvanlar ve bitkiler hakkında gözlemler ve deneyler yapmıştır. Assos’da ve hemen güneyindeki Atarneus’da (Ağılkale-Dikili-İzmir) bir süre yaşayan Aristoteles, burada arkadaşı Hermias’ın yeğeni Pythia ile evlenmiş ve ondan, karısı Pythia’nın adını verdiği bir kızı olmuştur. Ege kıyısında, güneyden Troya’ya giden deniz ve sahil yolunda önemli kentler olan Assos ve Atarneus’un sahibi Hermias, önceleri Bithynialı (Bilecik-Bursa dolayları) Euboulos adlı bir zenginin yanında köle olarak çalışıyordu. O zamanlarda, sarayda yükselebilmesi için yetenekli erkek çocukların hadım edilmesi adetti. Eğitim amacıyla Atina’ya gönderilen Hermias, köle sahibinin ölümünden sonra becerisiyle yörenin başına geçmiştir. Aristoteles’in bu bölgede dolaşırken Assos’a yakın, Skamendros-Kara Menderes vadisindeki Skepsis’e uğramadığı düşünülemez. (Aterneus-Ağılkale-Dikil-İzmir)
Aristoteles daha sonra, İ.Ö. 343’te, oranın kralı II. Philip’in daveti üzerine Makedonya’ya gitmiştir. Bu ülkede, tarihin en büyük imparatorlarından biri olacak olan Büyük İskender’e ve büyüdüğünde İskender’e bir erkek evlat verecek Pers kızı Barsine’ye eğitmenlik yapacaktır. Aristoteles, İ.Ö. 335’te Makedonyalı II. Philip’in ölümü üzerine, siyasi ortamın yumuşamasıyla Atina’ya geri dönmüştür. Siyaset ve etnik ayrımcılık, insanlık üzerinde oldukça etkilidir. Kentin “Lykeion” bahçelerinde kendi felsefe okulunu kuran Aristoteles, “Lykeon” sözcüğünün çağdaş dünyada orta öğretim kurumları için kullanılan, Fransızca “Lycee” ve oradan Türkçeye “Lise” olarak geçtiğini belirtmek gerekir. (Bugün Atina’da Lykeion bahçesi)
Aristoteles’in Atina’daki Lykeion bahçesinde dersler yürütülürken konuşularak yapıldığı için buradan yetişen felsefecilere “yürüyüş yapan” (peripatetik) düşünürler adı verilmiştir. İ.Ö. 323’te Büyük İskender’in ölümü üzerine Atina’da yine Makedon düşmanlığı başlamıştır. Hem aykırı düşünceleri hem de farklı kimliğinden ötürü Aristoteles’e karşı “dine saygısızlık etmekle” suçlanarak bir dava açılmak istenmiştir. Bu suçun cezası, “öldürülmek”ti. Farklı olanı, zaman zaman din kisvesi altında sindirmek ve yok etmek ne kadar eski bir uygulamadır. Hocası Platon’un da hocası olan Sokrates, yıllar önce böyle bir suçlama ile karşılaşmış ve “baldıran zehri” içerek idam edilmeye mahkûm edilmiştir. Sokrates, itiraz etmemiş, zehri elindeki kupadan içerek kendi kendini infaz etmiştir (İ.Ö. 399). Böyle bir suçlama üzerine Aristoteles Atina’yı terk etmek zorunda kalmıştır. Karşıdaki Eğriboz (Euboia) adasına sığınan Aristoteles, bu kaçış üzerine söylediği akıl dolu ve yüksek ahlaklı sözler tarihin yapraklarına kazınmıştır: “Sokrates gibi ölüme gönderilerek, Atinalılar’ın felsefeye karşı ikinci bir suç işlemelerini önlediğini” söylemiştir. İnce düşünceli Aristoteles, kendini cezalandırmak isteyenlerin bile kinaye ile iyiliğini istemekteydi. Ertesi yıl, M.Ö. 322’de vefat etmiştir. Hayat veda ettiğinde 62 yaşındaydı. (Aristoteles)
Aristoteles’in ölümünden sonra Atina’daki “Lykeion”un başına öğrencisi, onunla birlikte Midilli adasında araştırmalar yapan Theophrastos (İ.Ö. 371-287) geçmiştir. Büyük bilgin Aristoteles, bilgi dolu kitaplarını içeren kütüphanesini ona bırakmıştır. Aynı zamanda Midilli doğumlu olan Theophrastos, kitap biriktiren, hatta Mısır krallarına bir kütüphanenin nasıl düzenleneceğini ilk öğreten kişiydi. Ölümüne yakın Theophrastos, Aristoteles’ten miras aldığı “Lykeion” okulunu ve bahçesini kendi öğrencileri Lampsakoslu (Lapseki-Çanakkale) Straton ve Skepsisli (Kurşunlu Köy-Bayramiç-Çanakkale) Neleos ile birlikte bir grup izleyicisine vasiyet etmiştir. Theophrastos, hocası Aristoteles’in kütüphanesini ise koruması için Neleos’a teslim etmiştir. İ.Ö. 287’de vefat etmiştir. (Theophrastos – Palermo Botanik Bahçesi)
Kaz-İda Dağlarının eteklerinde yeşermiş verimli bir çiçek olan Skepsis kenti, Neleos’un yanı sıra onun babası Koriskos ve Erastos gibi başka felsefeciler de yetiştirmiştir. Muhteşem Kaz-İda Dağlarının serinliği, insanın zihnini açıyor muydu? Toprağında yeşeren enva-çeşit özgün bitkiler birer iyileştirici ilaç mıydı? Göknar ağaçlarının gölgesi, ne kadar uygundu şiir yazmak için? Bu alımlı coğrafya, eğitimli ve düşünen insanlar yetiştiriyordu. Tabii ki muhteşem Anadolu kültürünün bir ürünüdür bu insanlar. Aristoteles’in ardından Lykeion’u yöneten Theophrastos, ölümünden sonra okulun yönetimini Neleos’a değil, arkadaşı Straton’a bıraktı. Ancak bu durum Neleos’u gücendirmiş olabilir. Ona kalan Aristoteles’in kütüphanesini alarak Anadolu’ya, Troas’da (Biga Yarımadası’nda) doğduğu kent Skepsis’e götürdü. Kaz-İda Dağından inen suların başındaki bu serin tepede Neleos, öğrencileriyle birlikte ne ufukları dolaşmıştı, kim bilir. Farklı tonlu yeşillikler içinde ne düşlere dalmıştı. (Filozoflar tartışıyor)
Skepsisli düşünürler, felsefede, hocaların hocası Sokrates’in “doğru olanı” arama tartışmalarında kullandığı “bilgiyi sınayarak öğretme yöntemini” (soratik) uygulamışlardır. Bu yeni ortamda Neleos’un getirdiği kitaplarla yeni bir döneme girilmektedir. Böyle ince düşünceler taşıyan filozoflar yetiştiren, muhteşem bilgiler içeren kitaplara sahip olan Skepsis’in düşünce dünyasındaki yeri nerelere varacaktı acaba? Karlı suların yıkadığı çakıllar nelere tanıklık edecekti? Parlak yıldızlı göğün altında kaydedilen hiçbir şey unutulmuyor! Bilge Neleos, Aristoteles’in kitaplarını da içeren kütüphaneyi, baba kenti Skepsis’de yarattığı bilim ortamında yaşadığı sürece korumuştur. Ömrünün sonuna doğru bu bilgi hazinesini kendi mirasçılarına vasiyet etmiştir. Ancak bu kişiler, ne yazık ki bilgisiz, bilimsiz insanlardı. Kitapların değerini anlayamadıkları için, onları korumak için bir yere kapatmaya karar verdiler. Kilit altında tutup, onları bir ölçüde sakladıklarını düşündüler. (Skepsis Sikkesi-Roma dönemi: Ön yüzünde Pegasos-Kanatlı At, arka yüzünde Köknar ağacı (Foto: Işıl Gürses))
Bu yıllarda Anadolu’nun ve Yakın Doğu’nun kaderi, sarsıcı siyasal olaylarla değişmiştir. Aristoteles’in öğrencisi Makedonyalı Büyük İskender, iki yüz yıldır Anadolu’nun üstüne çökmüş olan Pers/İran sömürgeciliğini kırma yönünde çıktığı yolda ilk savaşı Skepsis’in yakınındaki Granikos (Biga) Çayı kıyısında kazanmıştır (İ.Ö. 334). Aklı, bilgisi ve becerisiyle Hindistan’dan Mısır’ın derinliklerine kadar geniş bir coğrafyayı fethetmeyi başaran Büyük İskender, hocası Aristoteles’ten bir yıl önce İ.Ö. 323’de Babil’de vefat etmiştir. Komutanları arasında İmparatorluğun geniş topraklarını bölüşme kavgası çıkmıştır. Bu paylaşım savaşına, komutanlardan Batı Karadenizli, Teionlu (Filyos-Zonguldak) Attalos oğlu Philetairos da katılmıştır. Kurnaz ve dikkatli Philetairos, binlerce altından oluşan hazinesi ile korunaklı bir tepe olan Pergamon/Bergama’da üslendi. Ardılları, akılcı politikalarla Batı Anadolu’da geniş bir krallık kurmuştur. (Philetairos – Napoli Arkeoloji Müzesi)
Attalos Hanedanı olarak bilinen Pergamon Kralları, ilginç kişiliklerdi. Zenginliklerinin yanı sıra kültüre ve sanata düşkünlükleri ile tanınırlardı. Zamanın en iyi heykeltraşlarını, tiyatrocularını, hekim ve eczacılarını, dil bilginlerini ve kent tasarımcılarını Pergamon’a davet ettiler. Bilgi toplama bağlamında o zamanın en büyük kütüphanesine sahip olan Mısır’ın İskenderiye Kütüphanesiyle rekabet etmeye başladılar. Hatta Mısır, Pergamon’un kitap sayısında İskenderiye’yi geçmesi endişesiyle, o dönemin yazı gereci olan papirüsün Pergamon’a ihracını yasakladı. Pergamon Kütüphanesi yöneticisi Malloslu (Karataş-Adana) Krates, yeni doğmuş kuzu ve oğlak derilerini şapın içine sokup çıkararak, zar gibi ince yeni bir yazı gereci elde etti. Eski Romalıların deyişiyle “Pergamane Karte=Bergama Kağıdı”, günümüz diline uyarlanan biçimiyle “parşömen” adı ve varlığıyla hala yaşamaktadır. (Skepsis Antik Kenti kalıntıları)
Pergamonlular, kütüphanelerini zenginleştirmek için dört bir yandan kitap toplamaya başladılar. Bu arada, Pergamon Kralı, muhtemelen II. Eumenes’in (İ.Ö. 197-159) adamları, ünlü Aristoteles’in kütüphanesinin Skepsis’te, Neleos’un varislerinde olduğunu öğrendi. Skepsis, 100 km uzaklıktaki Pergamon’un egemenlik alanındaydı. Pergamonlular, Skepsis’ten bu bilgi hazinelerini istediler. Muhtemelen zorla değil, satın almak amacındaydılar. Kitap sahipleri ya fiyatı beğenmedi ya da güçlü Pergamon’un ucuza el koyacağından korkarak kitapları vermediler ve çukur kazıp toprağa gömerek sakladılar. Kütüphanelerine kitap toplamak için çok çaba harcayan Pergamonlular duruma ne tepki verdi bilinmiyor ama kentlerine elleri boş döndükleri açıktır. Pergamon, bu kitapları kütüphanesine katamadı ama Mısır kökenli papirüslere ve Pergamon icadı parşömene yazılmış eserlerin sayısı, Pergamon Akropolünün en mutena yerlerinden birinde, yeni kütüphanede durmadan arttı. Anlatılanlara göre 200 bin ruloya ulaştı. (Yazılı antik rulolar)
Öte yandan, Skepsis’te, muhtemelen 150 yıl toprak altında havasız kalan kitapların bir kısmı nemden çürüdü, bazı yerlerini kurtlar ve böcekler yedi. Neleos’un kitapları bıraktığı varisleri, onların bilimsel değerinin farkında değillerdi ama gene de Pergamonlulara vermemiş, satmamışlardı. Ancak isteklilerin ısrarından, kitapların muhakkak önemli bir parasal karşılığı olduğunu anlamışlardı. Bu arada İ.Ö. 133’te Pergamon Krallığı yıkıldı ve bölgede artık Romalıların gücü etkili olmaya başladı. Onca bilge yetiştirmiş, önemli bir kültür merkezi olmuş Skepsis de artık Romalılar’ın buyruğundaydı. Skepsisli Neleos’un varisleri, Aristoteles ve Theophrastos’un toprak altında kalmış ve hasar görmüş kitaplarını, bir kitap sevdalısı olan Teoslu (Seferihisar-İzmir) Apellikon’a sattı. (Skepsis kazılarında bulunmuş kadın heykelcikleri-Geç Helenistik dönem (Foto: Musa Tombul)
Bir Helen olan Apellikon, Teoslu (Seferihisar-İzmir) çok zengin bir kişiydi. İ.Ö. 2. yüzyılın sonları ile 1. yüzyılın başlarında yaşamıştı. Tam anlamıyla bir kitap delisiydi! Bilgiyi sevmekten çok bir kitap severdi. Kitap diye ne bulursa topluyor ve sahip olmak istiyordu. Aslında ona bir kitapsever de denemezdi; biriktirmekten hoşlanıyordu. Atina Agorası yakınındaki Ana Tanrıça (Kybele) tapınağı Metroon’un arşivinden halk meclisi kararlarının eski özgün elyazmalarını bile çalmıştı. Teoslu Apellikon, Skepsislilerden satın aldığı Aristoteles Kütüphanesini, o günkü siyasal koşullarda önce Teos’a, ardından Atina’ya götürmüştür. Çürümüş ve güveler tarafından yenmiş kitapların/ruloların kopyalarını çıkararak, eksik kısımlarını kendi keyfince tamamlamıştır. Bu nedenle Aristoteles’in Lykeion’unda “yürüyerek ders anlatan (peripatetik)” filozofların eserlerinin özgün hali kaybolmuştur. Geride kalanlar hatalı ve basit anlamlı metinler olarak kalmıştır. Aristoteles’in kitaplarının diğer nüshaları/kopyaları daha sonra başka yerlerde bulununcaya kadar, bu hatalı metinlere dayanılarak tartışılan görüşler hep sığ kalmıştır. (İzmir-Seferhisar-Sığacık-Teos ören yeri)
Bir görüşe göre, Romalı general ve konsül Lucius Cornelius Sulla’nın (İ.Ö. 138-78) Atina’yı zaptı sırasında, askerleri kenti kapı kapı dolaşarak yağmalarken (İ.Ö. 86) kitap sever Apellikon’un evine de girdiler. Onu kütüphanesinde saklanırken buldular ve kitapların varlığını komutanları Sulla’ya haber verdiler. Sulla, savaş ganimeti olarak Apellikon’un kütüphanesini, dolayısıyla Aristoteles’in kitaplarını Roma’ya, ikametgahına taşıttı. Bu süreçte, bir başka Romalı general Lucius Lucullus ise Aristoteles eserlerinin bazı kopyalarını seferde olduğu Amissos’da (Samsun) buldu. Birçok esirle Roma’ya dönen Lucullus’un getirdiği köleler arasında, bu kopyalarla birlikte bir bilgin, gramerci Tyrannion da vardı. Bu Helen, bilgisi ve kişiliğiyle Roma’da saygınlık kazanmış ve kendi Kütüphanesine 30.000 kitap toplamıştır. Bu çalışmalar sırasında Tyrannion, kendi çalışmalarının doğruluğunun sağlamasını yapmak için elindeki Aristoteles eserlerinin kopyalarını Atina’ya, Aristoteles’in izindeki Lykeion’u yöneten büyük filozofun on birinci ardılı Rodoslu Andrikos’a göndermiştir. Bu bilgin, kopyalar üzerinde çalışmış ve değerlendirmeler yapmıştır. Aristoteles’in günümüze ulaşan eserleri bunlardır. Ancak daha sonra, kitapların sahibi L.C. Sulla’nın yoksul düşen oğlu Faustus, bu eserleri satmaya karar vermiş ve eserler çeşitli alıcılar arasında dağılmıştır. (Aristo’nun Türkçe yayınlanmış bazı eserleri)
Bu anlatılara ek olarak, Aristoteles’in kayıp eserlerine ne olduğu sorusuna yanıt olarak bir görüş daha vardır. Bu bilgi, Skepsisli Neleos’un varislerine yalnızca Aristoteles’in henüz düzenlenmemiş, hazır olmayan el yazmalarını bıraktığı, diğerlerini Mısır’ın İskenderiye Kütüphanesine sattığı yönündedir. Çünkü daha sonraki yıllarda Aristoteles’in bazı eserleri İskenderiye Kütüphanesinde ortaya çıkmıştır. Bu görüşe destek olan veriler mevcuttur. Neleus’un Atina’da bir süre yöneticilik yapmış arkadaşı Demertius, o sıralarda Mısır’da sürgündeydi ve İskenderiye kütüphanesinde çalışıyordu. Bu bağlamda, Skepsisli Neleos kitapları Demertius eliyle İskenderiye’ye satmış olabilirdi. Yıllar sonra Roma İmparatoru Augustus, Mısır’ı fethedip İskenderiye Kütüphanesine girdiğinde (İ.Ö. 30), Aristoteles’in ve öğrencisi Midillili Theophrastos’un eserlerini burada bulmuştur. (Mısır-İskenderiye Kütüphanesi)
Öyle ya da böyle, büyük düşünür Aristoteles’in eserlerinden ancak üçte biri günümüze ulaşmıştır. Aristoteles’in 158 Helen kenti için yazdığı Anayasalardan ancak biri, Mısır’da yapılan kazılarda bulunan “Atina kenti Anayasası” elimize ulaşmıştır. Demek ki, kentler için Anayasa da yazmıştı, Batı Anadolu’nun rüzgarlı sahillerinde dolaşan Aristoteles. 300’den fazla yazılı metinden yalnızca 31’i bugün elimizde bulunmaktadır. (Aristo’nun İ.Ö. 4. yüzyılda yazdığı Atina Anayasasının bir kopyası olduğu düşünülen ve 1879’da Mısır’da bulunmuş, Londra British Museum’da saklanan papirüs)
Geçmişte Anadolu topraklarında yaşanmış olaylar, günümüz Dünya kültürünün ilerleme taşlarıdır. Her şey adım adım gelişmiştir. Çanakkale-Bayramiç-Skepsis’de yaşananlar bunun küçük bir örneğidir. Zaman içinde; farklı diller konuşsalar, farklı inançlara sahip olsalar da insanlar, bu coğrafyada; öğrenme merakları, bilinmeyeni bilme çabaları, dostlukları, dayanışmaları, hırsları, kıskançlıkları, gücü ve parayı sevmeleri ve kullanmalarıyla hep benzerdir. Sonuçta hepimiz insanız! Aristoteles’in eşsiz eserlerinin başına gelenler, bilgiyi koruma mücadelesinin yanı sıra bir insanlık durumunu anlatmaktadır. Tüm bunlarla birlikte, Anadolu topraklarının bir parçası olan Skepsis, insanlık kültürünün gelişmesine yol açan ve Aristoteles’in eserlerine geçici de olsa ev sahipliği yapan bir kent olarak tarihin soylu sayfalarında yer almıştır. Anadolu, Batı Anadolu böyle muhteşem bir ülkedir. (11 Ocak 2020- Kurşunlu Köyü- Bayramiç-Çanakkale)
Ancak bin bir erdemle yoğrulmuş bu yurdun toprakları rahat bırakılmıyor. Kaz-İda Dağları, “siyanürlü altın madenleri” işletmek için deşiliyor. Bayramiç’in Kurşunlu Köyü, Skepsis çevresi, cam ve seramik yapımında kullanılan “feldispat” içeren madeni çalıştırmak için, köylülerin karşı çıkmasına rağmen zorlanıyor. Oysa bu topraklar bir zamanlar dünyaya gelmiş geçmiş en büyük bilginlerinden Aristoteles’in aklını, mantığını içeren kitapları saklamıştı. Nerden nereye!
GÜNDEM
15 April 2025EKONOMİ
15 April 2025GENEL
15 April 2025GENEL
15 April 2025GÜNDEM
15 April 2025SPOR
15 April 2025GÜNDEM
15 April 2025