AKP Döneminde Doğal Alanların Tahribi ve Mücadeleler

AKP Döneminde Doğal Alanların Tahribi ve Mücadeleler

ABONE OL
January 24, 2025 23:48
AKP Döneminde Doğal Alanların Tahribi ve Mücadeleler
0

BEĞENDİM

ABONE OL

AKP Döneminde Doğal Alanların Tahribi

‘Betonlaşma’ politikalarıyla tanınan AKP hükümeti döneminde, Türkiye’nin dört bir yanında doğal alanlar hızla yok olmaya ve yeşil alan sayısı giderek azalmaya devam ediyor. Muğla’nın Milas ilçesinde bulunan İkizköy’de, termik santraller için açılmak istenen maden ocakları nedeniyle gündeme gelen Akbelen Ormanı, çevre aktivistleri ve yerel halk için büyük bir mücadele alanı haline gelmiş durumda. Bu bağlamda, Deştin Çevre Platformu ve Bodrum Çevre Platformu, ortak bir basın açıklaması yaparak Türkiye’nin dört bir yanındaki doğal alanların talanına ve çevre katliamlarına karşı durduklarını vurguladılar.

Açıklamada, “ÇED raporu ve imar planlarını iptal hükümlerine rağmen, ÇED raporlarının altına imza atanlar adalet önünde hesap verecek” denildi. Bu çerçevede, “ARTIK NEFES ALAMIYORUZ” ifadesiyle yola çıkan platformlar, kamuoyunu bilgilendirmek için şu ifadeleri kullandılar:

Ortak Açıklama:
“Bizler Muğla’nın Deştin ve Bodrum’un Kızılağaç, Çamlık, Yalıçiftlik köylüleri olarak uzun yıllardır mahkeme süreçleriyle uğraşıyoruz. Tek derdimiz, bizim yaşam alanlarımıza yapılması planlanan projelerin, tarafımızdan herhangi bir görüş alınmadan hayata geçirilmesidir. Her gün yeni bir proje ekleniyor ve artık nefes almakta zorlanıyoruz. Tarlamızdan ürün almayı, zeytinlerimizi toplamayı, hayvanlarımızı otlatacak mera bulmayı başaramıyoruz.

Kamu yararı adı altında bizlere zorla dayatılan bu projelerin tüm yararı sadece zenginlere gitmekte, parasına para katmak isteyenlere hizmet etmektedir. Bunun yanında, bu projelerin zararı ise ekmeğini toprağından kazanan köylülerle birlikte, bu topraklarda yaşayan tüm vatandaşlarımıza, ormanlarımıza, havaya, suya ve toprağa yansımaktadır.

Biz köylüler, yıllardır büyüklerimizden miras kalan bu topraklarda huzur ve barış içinde yaşamak için mücadele ediyoruz. Ancak sermaye grupları sürekli köylerimize saldırmakta; bizler sadece yaşamak, üretmek ve doğayı koruyarak gelecek nesillere bırakmak istiyoruz.

Son yıllarda Ankara’da hazırlanan birçok proje, tarafımıza danışılmadan ve görüşümüz alınmadan uygulamaya konulmaya çalışılmakta. İtirazlarımızı yapıyor, sesimizi duyurmaya çalışıyoruz ama çoğu zaman sesimiz yankı bulmuyor. Hakkımızı aramak için mahkemelere başvuruyoruz, fakat kararların çıkması uzun sürüyor veya çıkan kararların uygulanmadığını görüyoruz.

Muğla Deştin’de en somut örneğini yaşıyoruz:
Önceki girişimler sonucunda mahkemenin red kararına rağmen, ÇED raporu ve imar planlarının iptali ile ilgili kararlar yok sayılarak, başka bir şirket aynı alanda tekrar ÇED raporu almakta ve projelerini hayata geçirmekte. Bu durum, Bodrum Güvercinlik RES projesinde de benzer şekilde yaşanıyor; mahkeme üç kez reddetmesine rağmen, davalı şirket yine de aynı projeye devam etmektedir.

Bu şirketler, olumsuz mahkeme kararları ve bilirkişi raporları olmasına rağmen nasıl oluyor da bu cesareti gösterebiliyorlar? Kamu yararını gözetmeden, sadece kar elde etmek için bu kadar pervasızca hareket edebiliyorlar.

Muğla ve çevresinde yıkım projeleri hızla devam ediyor, hemen hepsi kamu yararı adı altında. Ancak Deştin’deki ormanlık alanda kurulacak çimento fabrikasının kamu yararı ne olabilir? Bu projelerin doğaya ve insan sağlığına vereceği zararları düşünen bir yetkili yok mu?

Yıllardır bu durumu açıkça anlatmaya çalışıyoruz. Artık herkes bu durumu görmekte, duymakta. Haklı olduğumuz bir davadan karar bekliyoruz; zira ileride telafisi mümkün olmayan zararların meydana geleceğinden eminiz. Bu nedenle, mahkeme bir an önce kararını vermeli ve süregelen bu ızdırap sona ermelidir.

Akbelen’deki hukuksuz duruma da tüm ülke tanıklık etti. Orada süregelen adaletsizliklerin bir an önce sona ermesi gerekir. Bodrum’da, Cennet Koyunu cehenneme çevirenlerin karşısında, söyleyecek sözümüz henüz bitmedi. Bodrum’un akciğerleri konumundaki Kızılağaç, Çamlık ve Yalıçiftlik ormanlarının ortasında açılmak istenen maden sahası, taş ocağı ve eleme kırma tesislerinin bu bölgeye ne gibi faydası olabilir? Tek kelimeyle, kamu yararı yok, ancak şirketin kasasına para girecek.

Kâr için doğanın bu denli tahrip edilmesine sonuna kadar direneceğiz. Mahkeme kararlarına rağmen süregelen bu hukuksuzluklara karşı sonuna kadar direneceğiz. Biz hukuk ve hukuk devleti ilkesine inanıyoruz. Yanlışların bir yerinden döneceğine, hakların yerini bulacağına inanıyoruz. Bugün bu ÇED raporlarının altına imza atanlar da, geçmişteki yanlış kararlar gibi adalet önünde hesap vereceklerdir.”

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP