Yükseköğretim gören öğrencilerin yarısından fazlası, açıköğretim sisteminden yararlanmaktadır. Ancak, bu sistemin geleceğine dair yükseköğretim üst kurulları tarafından yalnızca kontenjanların düşürülmesi gibi sınırlı bir strateji geliştirilmiştir. Örneğin, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) 2019-2023 Stratejik Planı’nda açıköğretim ile ilgili herhangi bir hedef veya strateji yer almamaktadır. Bu konuyla ilgili olarak görüşlerini paylaştığımız YÖK Yürütme Kurulu üyesi Prof. Dr. Ali Ekrem Özkul, “Yüz yüze eğitim ve uzaktan eğitimin teknoloji ile entegre bir biçimde birleştiği günümüzde, misyonunu ve heyecanını yitirmeye başlayan açıköğretim sisteminin, değişen paradigmalar ışığında toplumun ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırılması zorunludur” şeklinde değerlendirmelerde bulundu.
Açıköğretim sistemi, 1982 yılından bu yana lisans ve önlisans programlarına kayıtlı yaklaşık 13.5 milyon öğrenciyi ağırlamış ve 3.9 milyon mezun vermiştir. Sertifika programları ile kişisel ve mesleki gelişim fırsatları sunarak “yaşam boyu eğitim” anlayışını benimseyen bu sistem, yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın en büyük eğitim organizasyonlarından biridir. Prof. Özkul, sistemin kuruluş hikayesini şöyle aktardı: “Açıköğretim sistemi, genellikle uzaktan eğitimle eş anlamlı olarak algılansa da, tüm dünyada ‘Açık Üniversite’ olarak bilinen yükseköğretim modelinin Türkiye’deki yansımasıdır. Açık üniversite modelinin hayata geçirilmesi, 1970’li yıllarda Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde televizyondan eğitim yöntemlerini araştırmasıyla başlamıştır. 1978 yılında bu konu üzerine TBMM’ye bir rapor sunulmuş olmasına rağmen, sistemin gerçek anlamda uygulanması 1982 yılında kurulan Açıköğretim Fakültesi ile mümkün olmuştur. İlk yıl iki lisans programı ile 30 bine yakın öğrenci kabul eden Açıköğretim Fakültesi, zamanla yeni programlar ve protokollerle genişleyerek, 1990’lı yıllarda dünyada 100 binin üzerinde öğrencisi olan mega üniversiteler arasında ilk sırayı almıştır.”
Yığılma Hafifledi
Prof. Özkul, açıköğretim modeli aracılığıyla sağlanan avantajları şu şekilde sıraladı:
Eksiklikler ve Gelişim Alanları
Açıköğretim sisteminin başlangıçtaki yapısı ve işleyişinin üzerine çıkamadığını vurgulayan Prof. Dr. Ali Ekrem Özkul, “Eğitim-öğretim süreci, basılı veya dijital materyaller ile eş zamanlı oturumlarda öğrencilere bilgi aktarımı olarak sürdürülmüştür. Ancak, ölçme-değerlendirmede sadece çoktan seçmeli sınavlarla sınırlı kalınmıştır. Açıköğretim sistemimizin en önemli eksiklikleri, eğitimde açıklığı tam olarak sağlayamaması, öğrencilerin aktif katılımını teşvik eden öğrenme etkinlikleri sunamaması ve ölçme-değerlendirmenin üniversite eğitiminin gerektirdiği üst düzey yetkinlikleri destekleyecek şekilde uygulanmamasıdır” diye ifade etti.
Dört Eğitim Modeli
Yükseköğretim sistemimizde örgün öğretim, ikinci öğretim, uzaktan öğretim ve açıköğretim olmak üzere dört farklı eğitim modeli uygulanmaktadır. “Örgün Öğretim” geleneksel sınıf ortamında yapılan eğitimdir. “İkinci Öğretim” ise, örgün öğretim saatleri dışında gerçekleştirilen eğitim uygulamalarıdır. Uzaktan öğretim, daha geniş bir kavram olup, yüz yüze eğitim veren bazı bölümlerin programlarını bilgi ve iletişim teknolojilerine dayalı olarak sunmalarına olanak tanır. Genellikle uzaktan eğitimle benzerlik gösteren Açıköğretim ise, dünya genelinde ‘Açık Üniversite’ olarak gelişen yükseköğretim modelinin Türkiye’deki uygulama biçimidir.
Açık Üniversite Nedir?
Açık Üniversite, yaş, eğitim geçmişi, coğrafi konum veya sosyo-ekonomik durumlarına bakılmaksızın tüm bireylere açık ve erişilebilir eğitim sağlamak amacıyla 1969 yılında İngiltere’de kurulmuştur. Açık Üniversite uygulamaları, posta yoluyla gönderilen ve tamamlandıktan sonra geri alınan çalışma, ödev ve sınav materyalleri, televizyon programları ve öğrenci merkezlerinde sunulan yüz yüze eğitim ve danışmanlık desteği gibi unsurları içermektedir. Zamanla, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerle esnek bir erişilebilir model olarak benimsenmiştir. Açık üniversite modeli, tüm dünyada yükseköğretime erişimin genişletilmesinde kritik bir rol oynamış ve coğrafi kısıtlamalar, iş yükümlülükleri veya mali imkansızlıklar nedeniyle geleneksel üniversitelere devam edemeyen bireyler için yeni fırsatlar sunmuştur.
GÜNDEM
10 gün önceEKONOMİ
10 gün önceGENEL
10 gün önceGENEL
10 gün önceGÜNDEM
11 gün önceSPOR
11 gün önceGÜNDEM
11 gün önce