İstanbul Valiliği’nin açık deniz ve sahil kenarlarında, plaj, park, piknik ve mesire alanlarında alkollü içki satışı ve tüketiminin engellenmesine yönelik talimatı, ülkemizdeki yaşam tarzı tartışmalarını yeniden alevlendirmiştir. Valiliğin talimat yazısına göre; açık alanlarda alkol tüketenlere 617 lira para cezası uygulanacak. Hatta alkol kullanan kişinin sarhoş olması durumunda, kişinin sarhoşluğu geçene kadar gözetim altında tutulması öngörülmektedir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki bu talimat, Anayasa ve yasalarla çelişmektedir ve yaşam tarzına açık bir müdahale niteliği taşımaktadır. Türkiye olarak taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Özel Hayata Saygı” başlıklı 8. Maddesi, “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.” ifadesini içermektedir. Peki, o zaman bu genelge nedir?
Valilik ve hükümet yetkilileri, 21 yıllık iktidarları boyunca kimsenin yaşam tarzına müdahale etmediklerini savunsalar da, aslında birçok örnek mevcuttur. Bu örneklerin başında, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğum kontrolü konusundaki açıklamaları gelmektedir. Erdoğan, “Nüfus planlamasıymış, doğum kontrolüymüş, hiçbir Müslüman aile böyle bir anlayışın içerisinde olamaz. Rabbim ne diyorsa, Sevgili Peygamberimiz ne diyorsa biz o yolda gideceğiz.” diyerek bu konudaki görüşlerini belirtmiştir.
Bir diğer örnek ise, dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın bir nikah töreninde yaptığı konuşmadır. Yıldırım, “Evliliğin sırrı nedir biliyor musunuz? İtaat et, rahat et. Emine, sen de havaya girme. Kocan hiddetlendiğinde ‘peki’ demesini bilmelisin.” sözleriyle dikkat çekmiştir.
Örneklerle devam edecek olursak, eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun yeni doğan bebek ziyareti sırasında “Annelerin, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamaları gerekir. Merkeze iyi nesiller yetiştirmeyi almalılar.” şeklindeki açıklaması da hafızalarımızda yer etmiştir. Ayrıca, eski bakanlardan Hüseyin Çelik’in özel bir kanalda yarışma programının sunucusu için yaptığı “Öyle bir kıyafet gitmiş ki olmaz bu yani. Kimseye karıştığımız yok ama çok aşırı. Dünyada da kabul edilemez.” şeklindeki yorumu da dikkat çekmektedir.
Bu örnekler, gündelik hayatımıza ya da bireysel yaşam tarzlarımıza yönelik müdahalelerin son yıllarda arttığını ve bu durumun sıkça tartışılan bir konu haline geldiğini göstermektedir. İktidar, kendi kültürel kimliğinden hareketle tanımladığı “ahlak” anlayışını, sanki topluma genel geçer bir kural olarak dayatmaya çalışmaktadır. Siyasi iktidarın kendi kültürel kimliği üzerinden ürettiği ahlaki değerleri devletin gücü ve imkanları ile empoze etmesinin hiçbir demokraside yeri yoktur.
Bu dayatmacı yaklaşımın topluma fayda sağlamadığı da aşikardır. İstanbul Valiliği’nin açık deniz ve sahil kenarlarında, plaj, park, piknik ve mesire alanlarında alkollü içki satışı ve tüketiminin engellenmesi talimatı, yaşam tarzına açık bir müdahaledir. Bu durum, kendisinden farklı olanların, farklı düşünen ve yaşayan bireylerin özgürlüklerinin kısıtlanması anlamına gelmektedir.
Anayasa’nın 13. maddesi oldukça açıktır: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
Tüm bu noktalar ışığında, antidemokratik bu genelgenin derhal geri çekilmesi gerektiği açıktır.
GÜNDEM
11 gün önceEKONOMİ
11 gün önceGENEL
11 gün önceGENEL
11 gün önceGÜNDEM
11 gün önceSPOR
11 gün önceGÜNDEM
11 gün önce