Yıldız Teknik Üniversitesi’nin Davutpaşa Kampüsü’nde yer alan, tarihi bir yapı olan fil ahırında yakın zamanda kapsamlı bir restorasyon çalışması yapılması planlanıyor. 15. yüzyılda fil ahırı olarak kullanıldığı düşünülen bu yapının günümüzde harabe bir durumda olduğu ifade ediliyor. Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölüm ve Restorasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Can Şakir Binan, “Bu yapının tarihî önemi oldukça büyük. Bazı kaynaklarda fil ahırı olarak anıldığı biliniyor. Osmanlı ordusunun Rumeli seferlerinde toplandığı bir alan var; bu alan dışında Otağı Hümayun, Mehmet Paşa Köşkü ve Sancak Köşkü gibi önemli yapılar da bulunmakta. 1. Murat’a fil hediye edilmiş ve bu filler çeşitli seferlerde kullanılmış. Ancak, ateşli silahların yaygınlaşmasıyla orduda fil kullanımının etkin olmadığı anlaşılmıştır. Fillerin ateşten korkarak kaçması, ordunun düzenini bozmuştu. Filler daha sonrasında yalnızca yük taşımak için kullanılmıştır.”
“Restorasyon En Kısa Zamanda Başlayacak”
Tarihi yapı hakkında daha fazla bilgi veren Prof. Can Şakir Binan, “Bu yapı, muhtemelen üzerindeki başka bir yapının altyapısı. Çünkü yapının özellikleri incelendiğinde, zemin altyapısı olduğu anlaşılıyor. Üniversite olarak yapının üstünde bir kazı çalışması yapmayı planlıyoruz. Bu kazı çalışması sonrasında yapının ne olduğu, tarihlemesi ve harç ile veri analizleri gerçekleştirilerek ortaya çıkacak. Şu anda harabe durumda görünmesi, eski bir yapı olmasından kaynaklanıyor. Buradaki birçok yapının restorasyonu tamamlandı, bazıları hala devam ediyor. Fil ahırındaki restorasyon çalışmaları en kısa sürede başlayacak.”
“Öğrenciler İçin Ciddi Bir Tarih Bilinci Oluşturuyor”
Prof. Can Şakir Binan, “Bu alan kamuya açık ve üniversiteye tahsisli bir alan. Öğrenciler için bir okuma alanı, kış bahçesi ya da öğrenci kantini oluşturabiliriz. Yakınında bir kütüphane bulunuyor, bu nedenle oradan çıkan öğrencilerin yemek yiyebileceği bir alan haline dönüşebilir. Yapılacak olan bu alanın, tarihi yapıyı bozmadan işlev kazanması önemli. Ayrıca, kütüphaneye bağlantılı bir okuma salonu da yapılabilir. Bir üniversitenin tarihi yapılar içinde bulunması, öğrenciler için ciddi bir tarih bilinci oluşturuyor. Bu, ülkenin geçmişi ile günümüz arasında bir süreklilik hissi sağlıyor.”
“Tarihi Yapı Kullanılmadıkça Köhneleşmeye Başlıyor”
Tarihi yapıların uzun tarih sürecinde taşıdıkları mesajı geleceğe aktarma noktasında önem taşıdığına dikkat çeken Prof. Can Şakir Binan, “Yapının kitabesi yok, bu nedenle üst kısmının açılıp sondaj ve Orta Çağ arkeolojisi çalışması yapılması gerekiyor. Bu çalışma sayesinde yapının, bir üst yapının bodrumu mu yoksa altyapısı mı olduğu ya da kendi başına bir fil ahırı mı olduğu ortaya çıkacak. O tür veriler bizim için çok önemli. Yapı üzerinde henüz detaylı bir analiz yapılmadı. 650-700 metrekarelik bir alan bulunuyor. Bu yapılar, tarih sürecinde taşıdıkları mesajları geleceğe aktarma noktası olarak çok mühim. Tarihi yapı ve çevresi kullanılmadığında zamanla ölmeye başlıyor; ne zaman boş bırakırsanız o yapı köhneleşiyor. Yapıların kimliklerini bozmadan ve özelliklerini tahrip etmeden kullanmak, koruma ve restorasyon uzmanları olarak bizim öncelikli hedefimiz.”
“Bu Eserlere Sahip Çıkmamız Gerekiyor”
Arkeolog Ömer Faruk Yavaşçay ise, “Burada yapıyla alakası olmayan eklemeler yapılmış. Bu durum, yapının dengesini bozuyor. Ayrıca yapının bazı kısımlarında çöpler ve bakımsız alanlar mevcut, buralarda bir temizleme çalışması yapılması şart. Buranın, öğrencilerin zaman geçirebileceği bir alan ve kültür sanat merkezi haline gelmesi gerekiyor. Şu anda oldukça bakımsız durumda. Buradaki çalışmaların en kısa sürede tamamlanıp üniversite öğrencilerinin kullanımına açılması şart. Türkiye’de en çok tarihi yapının bulunduğu üniversite burası; tam 16 eser var. Burası gerçekten çok güzel bir kampüs ve bu eserlerimize sahip çıkmamız gerekiyor.”
GÜNDEM
10 gün önceEKONOMİ
10 gün önceGENEL
10 gün önceGENEL
10 gün önceGÜNDEM
11 gün önceSPOR
11 gün önceGÜNDEM
11 gün önce