35,9159
0.16%36,8113
-1.16%3.210,94
-0,52%10004.38
-0,52%Merkez Bankası, Hafize Gaye Erkan başkanlığında ilk enflasyon raporu toplantısını 27 Temmuz’da gerçekleştirdi. Uzun bir süredir, özellikle Eylül 2021 sonrasında uygulamaya konulan yeni ekonomi modeli (YEM) döneminde, enflasyon raporları da Merkez Bankası’nın “önemsizleştirilmesi” ile benzer bir kaderi paylaştı. Enflasyonla mücadele adına faiz indirimlerine giden ve bu yolla enflasyonu kontrolden çıkaran bir Merkez Bankası’nın yayımladığı raporun piyasa uzmanları nezdindeki geçerliliği oldukça sorgulanır hale geldi. Bu nedenle, Başkan Erkan ile açılan yeni sayfanın nasıl bir temele oturtulacağının birinci ağızdan aktarılması açısından geçen haftaki basın toplantısı son derece önemliydi.
Toplantıda Merkez Bankası, yıl sonu enflasyon tahminini %58’e çıkardı. Başkan Erkan, enflasyonla mücadele için sıkı para politikası gerektiğini vurguladı. Ancak enflasyonda bu denli güçlü bir artış beklenirken politika faizinin neden %17.5 seviyesinde bırakıldığına dair tatmin edici açıklamalar yapamadı. “Bütünsel yaklaşım” gibi belirsiz ve ikna edici olmayan kaçamak cevaplar verdi. Faiz ve enflasyon arasındaki nedensellik sorusu ise tamamen cevapsız kaldı. Bu durum, kulağa “siyasal” bir yanıt gibi gelse de aslında iktisat literatüründeki cevabı net bir biçimde Cumhurbaşkanı’nın görüşüyle çelişiyor. Erkan’ın sessiz kalması, bir yandan siyasi görüşe katılmadığını, diğer yandan Merkez Bankası’nın bağımsız olmadığını teyit ediyor gibi görünüyor. Genel izlenimim, Başkan Erkan’ın enflasyon sorununu fark ettiğini, enflasyonu düşürmek için gereken yöntemleri bildiğini, ancak kendisine tanınan politika alanının son derece kısıtlı olduğunu ima ettiğidir. “Elden gelen bu kadar” demek politik olarak doğru olmayacağından, muğlak ifadelerle elini göstermekten çekiniyor. Öte yandan, yetersiz faiz artışları ile enflasyonla mücadele edemeyeceğini de biliyor; bu nedenle en azından enflasyon tahminini gerçekçi bir seviyede tutmaya çalışıyor.
28 Temmuz tarihinde, YEM döneminde Para Politikası Kurulu’nda (PPK) görev alan ve bu dönemde Merkez Bankası’nın aldığı faiz indirim kararlarını destekleyen üç başkan yardımcısı görevden alındı. Yerlerine, arasında Boğaziçi Üniversitesi’nden danışman hocam Cevdet Akçay’ın da bulunduğu üç saygın isim atandı. Merkez Bankası üzerindeki siyasi baskıyı bertaraf etme çabalarının bu üç isim tarafından ne ölçüde sonuç vereceği belirsiz. Ayrıca, amaçlarının siyasi baskıya karşı durup ciddi bir dezenflasyon programı uygulamak olup olmadığı da tartışmalı.
Yeni Merkez Bankası kadrosunun esas amacının enflasyonu düşürmekten ziyade YEM döneminden çıkışı sağlamak olduğuna inanıyorum. Bu kapsamda, Merkez Bankası, bir yandan ılımlı faiz artışları ile döviz kuruna müdahaleyi kademeli olarak azaltacak, diğer yandan regülasyon ve kısıtlamaları kaldırarak piyasa koşullarını yeniden işler hale getirmeyi hedefleyecektir. Böylece kısa vadede döviz girişi sağlayarak döviz likiditesini bir nebze olsun artırmayı amaçlayacaktır. Merkez Bankası’nın misyonunu bu şekilde daha mütevazı bir çerçevede tanımladığımızda, yeni ekibin bu sınırlı görevde başarılı olma ihtimali daha yüksek görünüyor. Ayrıca, akademik geçmişe sahip bu yeni üyeler, TCMB’de uzun zamandır ihmal edilen araştırma birimini canlandırabilir, dağılmış kadroları toparlayabilir ve yıllardır özlem duyduğumuz konferansları ve araştırma tebliğlerini tekrar aktif hale getirebilir.
TCMB’nin yıpranmış kredibilitesini yeniden kazanmak için atması gereken hem kolay hem de zor adımlar var. En kolay kazanımlar, gerçekçi tahminler yaparak ve atılacak adımlarla koyulan hedefler arasında içsel bir tutarlılık sağlayarak elde edilebilir. Bu sayede piyasalar, Merkez Bankası’nın kendileriyle aynı dili konuştuğuna ikna olduklarında, bir sonraki aşamada beklentilerini oluştururken Merkez Bankası’nın tahminlerini referans almaya başlayacaklardır. Zor olan kazanımlar ise liyakatli kadroların, gerektiği düşünülen adımları korkmadan ve siyasi baskı altında kalmadan atabilmesidir.
Bu şartlar altında, yıl sonu enflasyon tahmininin mevcut seviyesinin yaklaşık 20 puan üzerine çıkarılması, “yapılması gerekeni bilsek de elimizde bu kadar alan var” demenin bir başka türlüsü olup, hedef ve araç arasındaki tutarlılık açısından olumlu karşılanabilir.
GÜNDEM
10 gün önceEKONOMİ
10 gün önceGENEL
10 gün önceGENEL
10 gün önceGÜNDEM
11 gün önceSPOR
11 gün önceGÜNDEM
11 gün önce