Covid-19 Aşılarının Hamilelik Üzerindeki Etkileri ve Yanlış İddialar
  • Antalya Basın
  • Genel
  • Covid-19 Aşılarının Hamilelik Üzerindeki Etkileri ve Yanlış İddialar

Covid-19 Aşılarının Hamilelik Üzerindeki Etkileri ve Yanlış İddialar

ABONE OL
January 22, 2025 01:00
Covid-19 Aşılarının Hamilelik Üzerindeki Etkileri ve Yanlış İddialar
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Covid-19 Aşılarının Hamilelik Üzerindeki Etkileri: Yanlış İddialar ve Gerçekler

Covid-19 Aşılarının Hamilelik Üzerindeki Etkileri: Yanlış İddialar ve Gerçekler

Covid-19 aşılarıyla ilgili, özellikle hamilelikte zarar verebileceği ve düşük yapma riskini artırabileceğine dair asılsız ve yanıltıcı iddialar, tüm gerçek kanıtlara rağmen, hala internet ortamında yayılmaya devam ediyor. İlk aşamada, sağlık uzmanları hamilelik döneminde koronavirüs aşılarına karşı temkinli bir yaklaşım sergilemiş ve aşıdan kaçınılmasını önermişlerdi. Ancak zamanla, elde edilen güvenlik verileri o kadar fazla ve sağlam hale geldi ki, bu tavsiye değişti. Artık aşılar, aktif olarak hamile kadınlara önerilmektedir. Çünkü Covid-19’a yakalanmanın, hamilelik sürecini ciddi şekilde riske atabileceği bilinmektedir.

Yanlış İddialar ve Gerçekler

Yanlış İddialar ve Gerçekler

Hamilelik ve koronavirüs aşılarıyla ilgili ortaya atılan bazı yanlış iddiaları ve bunların neden hatalı olduğunu detaylı bir şekilde inceleyelim.

‘Aşı yumurtalıklarda birikiyor’ iddiası – Yanlış

Bu iddia, Japonya’da gerçekleştirilen bir çalışmanın yanlış yorumlanmasından kaynaklanmaktadır. Söz konusu deneyde, insanlara verilenden çok daha fazla dozda aşı farelere enjekte edilmiştir (1.333 kat daha fazla). Enjeksiyondan 48 saat sonra, toplam aşı dozunun yalnızca %0,1’i farelerin yumurtalıklarında gözlemlenmiştir. Diğer yandan, toplam aşı miktarının %53’ü bir saat sonra, %25’i ise 48 saat sonra, aşı iğnesinin vurulduğu bölgede tespit edilmiştir (bu bölge insanlarda koldur). Aşının en yaygın bulunduğu diğer alan ise, atık maddeleri temizlemeye yardımcı olan karaciğerdir; burada 48 saat sonra toplam aşı miktarının %16’sı saptanmıştır.

Bu iddiayı destekleyenlerin, yumurtalıklardaki yağ konsantrasyonuna atıfta bulunarak bir rakam cımbızlaması dikkat çekicidir. Yumurtalıklardaki yağ miktarı, aşı içeriğinin vücutta yayılması nedeniyle aşının vurulmasından 48 saat sonra artmıştır. Ancak en kritik nokta, yumurtalıklarda bulunan bu miktarın virüsün genetik materyalini içerdiğine dair herhangi bir kanıtın bulunmamasıdır. Bu iddiayı öne sürenler, çalışmanın çevrimiçi olarak açık olmasına rağmen, “sızdırıldığını” iddia etmektedirler.

‘Takip verileri, aşıların düşüklere neden olduğunu gösteriyor’ iddiası – Yanlış

Bazı paylaşımlarda, İngiltere ve ABD’de yapılan aşı takip verilerinde düşüklerin bildirildiği vurgulanmaktadır. Bu takip sistemlerinde aşı olan bireyler, aşı sonrası yaşadıkları semptomları veya sağlık durumlarını bildirme hakkına sahiptir. Ancak, aşı olan herkes bu durumu bildirmemektedir, dolayısıyla bu veritabanı, bireylerin tercihlerine dayanmaktadır. Gerçekten de bu veritabanlarında düşükler bildirilmiştir, ancak unutulmamalıdır ki düşükler yaygın bir durumdur ve bu, aşıların düşüklere neden olduğu anlamına gelmez.

Covid-19 Aşılarının Hamilelik Üzerindeki Etkileri ve Yanlış İddialar

Bir çalışma, aşılı bireyler arasında düşük oranının, genel popülasyondaki beklenen düşük oranı olan %12,5 ile uyumlu olduğunu ortaya koymuştur. Imperial College London’da üreme immünologu olarak görev yapan Dr. Victoria Male, bu takip sistemlerinin genel popülasyonda nadir görülen aşı yan etkilerini tespit etme konusunda oldukça etkili olduğunu belirtmektedir. Aşılı bireylerde aniden olağandışı belirtiler gözlemlenirse, bu bir tehlike işareti olabilir. Ancak regl döngüsündeki değişiklikler, düşükler ve kalp sorunları gibi yaygın durumlar, bu takiplerde yeterince iyi takip edilmemektedir. Eğer aşılanmış bireylerde, aşılanmamış bireylere kıyasla çok daha fazla düşük vakası gözlemlenirse, bu veriler bir soruşturmaya yol açabilir; ancak şu ana kadar böyle bir durum yaşanmamıştır.

Ayrıca bazı insanlar, Covid-19 aşısıyla ilgili deneyimlerini bu veritabanlarına bildiren birey sayısının, önceki yıllara göre diğer aşılar ve ilaçlar için yapılan bildirimlerden çok daha fazla olduğunu öne süren grafikler paylaşmıştır. Bu durum, Covid-19 aşısının daha az güvenli olduğu izlenimini vermek için kullanılmaktadır. Ancak artış, nüfusun daha önce görülmemiş bir bölümünün aşılandığını göstermektedir.

‘Aşılar plasentaya saldırabilir’ iddiası – Kanıt yok

Bilimsel araştırmacı Michael Yeadon’un kaleme aldığı ve sıkça paylaşılan bir sunumda, Pfizer ve Moderna aşılarında bulunan koronavirüs spike proteininin, plasentanın oluşumunda rol oynayan syncytin-1 adlı bir proteine benzer olduğu iddia edilmiştir. Yeadon, bu durumun virüse karşı oluşan antikorların, gelişmekte olan bir hamileliğe saldırmasına sebep olabileceğini öne sürmüştür. Bazı uzmanlar, bu tahminin Covid aşılarının doğurganlığa zarar verebileceğine dair inancın kaynağı olduğunu düşünmektedir.

Ancak syncytin-1 ve koronavirüs spike proteini, birbirine rastgele benzerlik gösteren iki protein kadar bile benzer değildir. Eğer vücut bu kadar kolay bir karışım içine girseydi, her enfeksiyon sırasında ve antikor geliştirdiğinde, kendi organlarına saldırma riskiyle karşı karşıya kalırdı. Yeadon’un teorisini çürütmeye yardımcı olacak pek çok kanıt toplanmıştır. ABD’li doğum uzmanı Dr. Randy Morris, IVF tedavisi gören hastalarını aşılamanın, başarılı hamilelik üzerinde herhangi bir fark yaratıp yaratmadığını incelemek üzere bir çalışma yapmıştır. Dr. Morris’in çalışması, aşılı, aşısız ve daha önce Covid-19’a yakalanmış toplam 143 bireyin, başarılı bir embriyo implantasyonuna sahip olma ve hamileliğin devam etmesi açısından eşit şansa sahip olduğunu göstermiştir. Bu çalışma küçük bir örneklem grubu içermektedir ancak bu bulgu, daha geniş bir veri setine katkıda bulunmaktadır.

Dr. Morris, aşıdan gelen antikorların doğurganlığa zarar verirken, doğal yollarla oluşan antikorların neden zarar vermediğine dair açıklama yapılmadığını ifade etmektedir. Sorun şu ki, bilim insanları bu iddiaları çürütmek ve insanları rahatlatmak için kanıt üretmeye çalışırken, komplo teorisyenleri sürekli olarak yeni iddialar ortaya atmaktadır. Dr. Morris’in de belirttiği gibi: “Bir komplo teorisinin en belirgin özelliği, çürütüldüğü anda yeni bir iddiaya yönelmesidir.”

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP