Sürü bağışıklığı terimi, Oxford İngilizce Sözlüğü’ne göre “Bir toplulukta yeterli sayıda bireyin hastalığa bağışık olması nedeniyle bulaşıcı bir hastalığın yayılmasına karşı geliştirilen direnç” anlamına gelmektedir. Bu direnç genellikle bireylerin hastalığa karşı aşılanması yoluyla elde edilir.
İlk Olarak 1917’de Kullanılmış
Bu terim, ilk kez 1917 yılında Amerika Birleşik Devletleri Hayvan Endüstrisi Bürosu tarafından, doğmamış buzağıların ölümüne neden olan bir hayvan enfeksiyonu salgını sırasında kullanılmıştır. Düşük yapan ineklerin ve sürü içerisindeki doğan yavruların hastalığa karşı direnç kazandıkları gözlemlenmiş ve bu durum sürü bağışıklığının gelişimini ifade etmiştir. Zamanla, bakteriyologlar farelerde bakteriyel enfeksiyonların epidemiyolojisini araştırırken bu terimi sürü direnci olarak adlandırmaya başlamışlardır. “İnsan sürüsü bağışıklığı” terimi ise, 1922 yılında Greenwich Hastane Okulu’nda difteri salgını sırasında aktif bağışıklık geliştiren çocuklar üzerinde gözlemlenmiştir.
İzleyen yıllarda, sürü bağışıklığı teriminin insan toplulukları için yaygın bir şekilde kullanılmadığı görülmektedir. Bunun nedeni, “sürü” kelimesinin olumsuz çağrışımları ve hastalık geçirerek toplumsal bağışıklık kazanma fikrinin pek de cazip olmamasıydı. Ancak son on yılda, aşılamaya dayalı hastalıkların kökünü kazıma çabaları ile birlikte sürü bağışıklığı kavramı, hastalığı geçirerek değil, aşılanarak elde edilen toplumsal bağışıklığı ifade etmek için yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Eğer bir toplulukta yeterince çok sayıda birey aşılanarak hastalığa bağışık hâle gelirse, bu durum aşı uygulanamayan bireyleri de dolaylı olarak koruma sağlamaktadır.
Ulaşılamaz Görülüyor
Çiftlik hayvanlarındaki bulaşıcı hastalıkların seyri için ilk kez tanımlanan sürü bağışıklığı terimi, 2020 yılında Covid-19 pandemisi sırasında sıkça gündeme gelmiştir. Ancak uzmanlara göre, birçok ülkede hastalıkla karşılaşan bireylerin oranının oldukça düşük olması nedeniyle, enfekte olarak kazanılacak bir sürü bağışıklığının etik dışı olduğu kadar, ulaşılması da zor görünmektedir.
Antikor Yanıtı Geçici Olursa…
Diğer koronavirüslerle enfeksiyon sonrası antikor yanıtlarının geçici olabilmesi, SARS-CoV-2 için de benzer bir durumun yaşanabileceği endişesini doğurmaktadır. Eğer bu durum gerçekleşirse, sürü bağışıklığının gelişmesi çok daha zorlaşacaktır. Ancak bazı uzmanlar, enfeksiyon sonrası T hücre bağışıklığının devam ederek hastalıktan koruma sağlayabileceğini savunmaktadır. En kritik nokta ise sürü bağışıklığı eşiğidir. Bu eşik, bağışık olmayan bireylerin enfekte bireylerle karşılaşarak enfekte olmalarının engellenmesi için topluluğun kaçının hastalığa bağışık olması gerektiğini ifade eder. Genellikle, sürü bağışıklığını sağlamak için topluluğun %70-90’ının hastalığa karşı bağışık hale gelmesi gerekmektedir. Covid-19 için bu oran henüz kesin olarak belirlenmemiştir.
Tüm bu belirsizlikler devam ederken, pandemi hızla sürmektedir. Yaygın aşılamanın sağlanmasına kadar, salgının yayılımının kontrol altına alınması ve sağlık sistemlerinin güçlendirilmesi çabaları devam etmelidir. Terimin kökenine dönecek olursak, insanın sürünün bir parçası olmayı isteyip istemediği sorgulanabilir; hastalık ve ölümle kazanılacak bir toplumsal bağışıklık düzeyine ulaşmak için kimse kendini kurban etmek istemez.
Kaynak: Herkese Bilim Teknoloji, Özlem Kayım Yıldız
GÜNDEM
10 gün önceEKONOMİ
10 gün önceGENEL
10 gün önceGENEL
10 gün önceGÜNDEM
11 gün önceSPOR
11 gün önceGÜNDEM
11 gün önce