Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Şevket Tolga Tombul, prostat taraması sırasında hastaların muayeneden çekinerek üroloji hekimine başvurmaktan kaçındığını vurguladı. Prostat kanserinin her zaman belirti vermediğini belirten Doç. Dr. Tombul, “Eğer tanı geç konulursa, hastalık daha ileri evrelere sıçrayabilir ve tedavisi zorlaşabilir. Bu nedenle rutin kontrollerin önemi büyüktür.” dedi.
Erkeklerde akciğer kanserinden sonra en sık görülen kanser türü olan prostat kanseri hakkında farkındalık oluşturmak amacıyla “Prostat Kanseri Farkındalık Ayı” etkinlikleri kapsamında konuşan Doç. Dr. Tombul, hastaların hiç belirti göstermeden de prostat kanseri olabileceğine dikkat çekti.
“Erken Dönemde Tanı ve Tarama Çok Önemlidir”
Yaş ilerledikçe prostat dokusunun erkeklik hormonunun etkisiyle büyüdüğünü ve bunun idrar problemlerine yol açabileceğini belirten Doç. Dr. Tombul, erken tanı ve taramanın kritik önem taşıdığını söyledi. “Çoğu hasta, idrar problemleri ortaya çıkmadan doktora başvurmuyor. Ancak prostat kanseri her zaman belirti vermez; bu nedenle, hiçbir semptomu olmayan hastalarımızda bile özellikle ailesinde prostat kanseri riski bulunan ya da ailesel meme ve yumurtalık kanseri hikayesi olan kişilere 45 yaşından itibaren, diğer bireylere ise 50 yaşından sonra düzenli ürolojik kontrolleri öneriyoruz.” şeklinde konuştu.
“Hastalar Muayeneden Kaçınıyor”
Hastaların hekime başvurmasını engelleyen en büyük faktörün “prostat taraması sırasında yapılan muayene” olduğunu belirten Doç. Dr. Tombul, “Parmakla yapılan muayeneden çekiniliyor. Ancak hastalarımız bu muayeneden korkmamalıdır. Bu kaçınmalar, hastalığın evre atlayarak tedavisinin zorlaşmasına yol açabilir.” ifadelerini kullandı.
“Prostat Kanseri Çıkmasa Bile Rutin Kontrollere Devam Edin”
Doç. Dr. Tombul, yapılan testlerde prostat kanseri tespit edilmemiş olsa bile bireylerin rutin kontrollerine devam etmelerinin önemini vurguladı. “Normal süreçte, prostat taramalarımızı PSA kan testi ve makattan parmakla muayene ile gerçekleştiriyoruz. Şüpheli bir durumda, prostat MR’ı ile kanser şüphesi olan lezyonları araştırıyoruz. Eğer lezyon tespit edilirse, gelişmiş MR füzyon teknolojileriyle biyopsi alarak prostat kanseri olup olmadığını belirliyoruz.” dedi.
Prostat kanseri çıkmadığında, hastaların rutin aralıklarla muayene ile takiplerine devam ettiklerini belirten Doç. Dr. Tombul, “Eğer prostat kanseri tespit edilirse, hastalığın evresine göre ya cerrahi, ya radyoterapi, ya hormon tedavisi ya da kemoterapi uygulayabiliyoruz. Erken evrede tanı almış bir prostat kanseri hastasının, cerrahi ya da radyoterapi almış olsun, 10 yıllık yaşam beklentisi yüzde 90’ın üzerine çıkabilmektedir.” diye ekledi.
Tanıda gecikmenin, hastaların patolojik kemik kırıkları, idrar yapamama, idrarda kanama gibi şikayetlerle karşılaşmalarına neden olabileceğini belirten Doç. Dr. Tombul, “Bu durumda tedavi yöntemleri daha karmaşık hale gelebilir. Hormon tedavileri, radyoterapi ve kemoterapi gibi yöntemler gerekebilir. Hastalar, belirtilerin ortaya çıkmasını beklememeli ve hemen hekime başvurarak prostat kanserinin erken tanısında önemli bir rol oynamalıdır.” dedi.
GÜNDEM
10 gün önceEKONOMİ
10 gün önceGENEL
10 gün önceGENEL
10 gün önceGÜNDEM
11 gün önceSPOR
11 gün önceGÜNDEM
11 gün önce